Enver Koltuk, Ekonomist, Köse Yazari, Turizmci. 1962'de Kilis'te dogdu.
Istanbul Üniversitesi, Iktisat Fakültesi Uluslararasi Iliskiler Bölümü'nü 1985'te bitirdi.
1986-87 yillarinda ayni fakültenin Para ve Banka Bölümü'nde Master yapti.
1988 yilindan 1991'e kadar Yapi ve Kredi Bankasi Teftis Kurulu'nda müfettislik yapti.
1991'de Fransa'ya geldi.
Bizim Avrupa ve Yeni Yorum gazetelerinde köse yazilari da yazan Enver Koltuk, Dialogues Modernes'deki Genel Sekreter'lik görevinin yanisira Cappadoce Voyages ve Euro Paris Conseil sirketlerinin Genel Müdürü.
Türkiye Izlenimleri
Bir yandan çevresine ve birbirine saygili modern yasama uymus çagdas insanlar, öbür yanda ise ne çevre bilinci ne de çagdas yasam bilinci olan yoz insanlar. Enver Koltuk
Türkiye'nin ne kadar güzel bir ülke oldugunun bilincine, insan seyahat ettikçe daha çok variyor. Sadece güzel kiyilari, tarihi ve kültürel zenginlikleri, çok zengin mutfagi degil; buna saglikli insancil degerlere dayali iliskileri de eklemek gerek.
Türkler'in girisimciligi akilliliklariyla birlesince dinamik bir toplum yapisi çikiyor karsimiza. Örnegin Dogtas sirketinden çek-yat aldigimda, Agustos ayinda çok dügün oldugu için asiri mesguliyetlerinden dolayi hemen teslim edemeyeceklerini söylediler. Fakat biraz üsteleyince, çek-yati ancak geç saatlerde getirebileceklerini söylediler.
Evet çek-yat geldiginde saat sabahin üçünü gösteriyordu. Böylesi bir çaliskanlik, dinamiklik, hizmet anlayisi, bravo dogrusu !
Daha sonra sirket yönticisiyle yaptigim sohbetler esnasinda son on yilda Türkiye'nin her yerinde ve Yunanistan'da onbes sube açtiklarini ögrendim. Dogal olarak boylesi dinamik bir sirketin hizli bir sekilde büyümesi gayet normaldi.
Türkiye'nin Dogtas gibi bir kac yüz sirketi daha olsa, ekonomik olarak cok daha iyi noktalara gelebiliriz diye düsündüm kendi kendime.
Fakat bu güzellik, zenginlik ve dinamizmin yaninda çok büyük çeliskiler de yasaniyor.
Laik ve demokrat bir cumhurbaskanimiz ve ayni cizgide olan TSK'ya karsi hanimlari sikmabasli, Türkiye'yi biraz daha karanliga gömmek isteyen basbakan ve bakanlarimiz var.
Hükümetin istedigi biraz daha imam hatip okulu açilsin ve daha çok imam zihniyetli insanlar kilit mevkilere gelsin ki Kemalist devlet yapisi çöksün.
Bir yandan çevresine ve birbirine saygili modern yasama uymus çagdas insanlar, öbür yanda ise ne çevre bilinci ne de çagdas yasam bilinci olan yoz insanlar.
Keske diyorum, 1950'lerden itibaren çok partili hayata gecilmeseydi de Türkiye 1923'te atilan saglam temeller üzerinde CHP tek partili iktidariyla yürümeye devam etseydi; su anda daha çok Süreyya Ayhan, Tarkan, Galatasaray, Fazil Say, Sertab Erener'i olan; çevresine, kendisine ve digerlerine saygili daha çok vatandasi olan; ekonomik olarak daha gelismis; politik yapisi daha istikrarli ve diger islam ülkelerinin aydinlanmasinda öncü bir Türkiyemiz olacakti. 14 09 2003.
Türkiye 'Islam' Cumhuriyeti mi
?
2003'lerin Türkiye'sinde ise maalesef basi türbanli esini resmi bir toplantiya götürdügünde Cumhuriyete karsi zafer kazandigini zanneden TBMM Baskani Bülent Arinç, minarelerini süngü olarak gören Basbakan Recep Tayyip Erdogan ve bakanlari simdi iktidardalar. Enver Koltuk
1980'li yillarin basinda Istanbul Üniversitesi Iktisat fakültesi'ni kazandigimda, binlerce Anadolu'dan gelen gençlerden birisi olarak, kalacak bir yer ve öncelikli olarak burs sorunum vardi. Istanbul'a kayit yaptirmak için gelmeden önce bazi arkadaslarim iliskilerini kullanarak bir geceligine kalabilecegim bir ev bulmuslardi. Istanbul'un göbegi Çapa'daki eve vardigimda, siradan bir ögrenci evi olmadigini anladim; sabah erken kakip namaz kilmak, dua etmek, yemek yerken bagdas kurup oturmak, çatal biçak kullanarak degil ekmekle yemek gerekiyordu.
Sabah namazini kildiktan sonra dua okundu ve sorumlu konusmaya basladi. Kullandigi bir cümle halen hafizamda. "Iran'daki islam devriminin aynisini Türkiye'de 10 yil içersine gerçeklestirip, Türkiye Islam Cumhuriyeti'ni kuracagiz". Daha sonra evin kurallarina uymak kosuluyla bu evde kalabilecegimiz ve burs verebileceklerini söylediler. Ilginçtir; bize önerilen burs tutari devletin verecegi burstan daha fazlaydi.
Ertesi gün Atatürk Ögrenci Sitesi'ne giderek kaydimi yaptirdim ve devletin miktari daha az olan bursunu tercih ettim.
Aradan 23 yil geçti, geriye dogru baktigimda Islam devrimini gerçeklestiremediler ama, seksen yil önce kurdugumuz hayatta en hakiki mürsit olan ilime dayali cumhuriyette belirli gerici gelismeler yasandi.
-Suudi Arabistan kökenli islamci Rabita örgütünü arastiran yazar Ugur Mumcu öldürüldü ve katilleri bulunamadi.
-Ahmet Taner Kislali, Muammer Aksoy, Bahriye Uçok, Çetin Emeç, Tark Dursun, Necip Hablemitoglu gibi Türkiye'nin "Aydinlanma Çagi" aydinlari, Cumhuriyeti kalbinden vururcasina düsmanlar tarafindan alçakça katledildi.
-Naksibendici bir cumhurbaskanimiz oldu.
-Sivas olaylari yasandi, aydinlarimiz diri diri Islamiyet adina yakildi.
-Türkiye'nin her tarafini Fetullahci, Cumhuriyet düsmani gençler yetistiren özel okullar sardi.
-Polis teskilatindan bütün bakanlik ve kamu kurumlarina irticacilar sizdilar.
-Çig gibi büyüyen sokak tarikatlari kanaliyla , özellikle okumamis, cahil kesimler üzerinde etkili olarak örgütlendiler.
-AKP gibi çagdisi, Tûrkiye'ye hiç bir arti deger saglayamiyacak bir parti iktidara geldi.
-Yerlesemedikleri, sizamadiklari tek kurum TSK kaldi.Bu nedenle her firsatta orduya saldiriyorlar. O kadar ki, kötü giden her seyin sorumlusu Ordu. (Kötü ekonomik durumun sorumlusu kim, ordu; çünkü Türkiye'yi hep askerler yönetiyor, generallerin hepsi dinsiz ve kafir bunun gibi akla gelmeyen bir sürü yalan ve safsata!).
TSK'ne saldirma ve yipratma disaridan da çok büyük destek buluyor; Avrupa parlementeri Oostlander de (Kemalizm raporuyla) bizim yobazlarla beraber Cumhuriyetin temelini olusturan degerlere saldiriyor Hatta Yunanistan da Ege konusunda Hükümete degil orduya yükleniyor. Tüm bunlara son olarak Irak'ta Türk askerlerine yönelik düzenlenen operasyonla ilgili olarak ABD'nin yaptigi açiklamayla orduyu suçlu bulmasi eklendi.
Sanki, demokrat ve insan haklari savunucusu Batililar, Türkiye'yi Orta Çag karanligina sürüklemek için bizim köktendincilerle elele vermis çalisiyorlar.
Oyasa ki, Türkiye 1923'te kurulan Cumhuriyet ve devrimleriyle "Aydinlanma Çagini" yakalamisti. XVII. yüzyilda Ingiltere'de baslayan sanayi devrimini yakalayamadigi için yikilan Osmanli Impratorlugu'nun yerine Atatürk'ün öncülügünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti yaptigi devrimlerle bir çok alanda Avrupa'nin da ilerisine gidiyordu. Zaten Azra Akin, Sertab Erener, Galatasaray, Fazil Say, Tarkan gibi sanatçilar, kulüpler ve sporcular hep bu Kemalizm'in ürünleri degil mi ?
2003'lerin Türkiye'sinde ise maalesef basi türbanli esini resmi bir toplantiya götürdügünde Cumhuriyete karsi zafer kazandigini zanneden TBMM Baskani Bülent Arinç, minarelerini süngü olarak gören Basbakan Recep Tayyip Erdogan ve bakanlari simdi iktidardalar.
Kuskusuz, Berlin duvarinin yikilmasindan bu yana dünyada gelisen ulusculuk ve dincilik hareketleri de Türkiye'deki bu gerici degismelerde etkili oldu. Fakat Cumhuriyetle yakaladigimiz "Aydinlanma Çagini" Orta Çag karanligina dönüstürmeye, baska bir degisle kefere devletini -yani Kemalist yerine kafir anlamina gelen kefere kelimesini kullanmaktadirlar- yikmaya, bilim ve iletisim çaginda Oostlander gibi Batili gericilerden de destek görseler dahi güçleri yetmeyecektir. 22 07 2003.
Degisim
Fransa Basbakani Raffarin'in "sayisal cumhuriyet" sloganiyla degisimi yakalama çabalari
Enver Koltuk
Yasamda degismeyen tek seyin degisim olduguna sanirim hiç kimsenin itirazi olamaz.
Ünlu filozof Heraklesun dedigi gibi bir kere yikandiginiz irmakta bir daha yikanamazsiniz. Sizi yikayan su akip gitmis, artik yeni sular akmaktadir.
Politik, sosyal ve toplumssal degisimleri bir yana birakip ekonomik degiskliklere bakalim.
Özellikle son yillarda belirginlesen iletisim alanindaki degiklikler, yeni buluslar inanilmaz ölçüde hem mal-hizmet üretimini ve üretim iliskilerini hem de dagitimini etkiliyor.
Örnegin internetin yasamimiza girmesiyle, kitaptan tutun uçak biletine kadar herseyi ekrandan görerek, seçerek, oturdugumuz yerden satin alabiliyoruz.
Cep telefonumuzla da müsterilerimiz bize her zaman ulasabiliyor.
Bu degisime ayak uydurmak kaçinilmaz hale geldi. Ya bu degisimi yakalar ve gelisir yada gerilerde kalirsiniz.
Bir birey, bir sirket veya devlet olarak bu degisimi yakalamak gerek.
Osmanli Imparatorlugu Ingilterede baslayan sanayi devrimiyle baslayan teknolojik degismelere ayak uyduramadigi için gerileme devrine girip yikilmadi mi?
Degisimi lütfen çok iyi izleyelim.
Eger kosullarimiz geregi bunu yapamiyorsak, çocuklarimiza yaptiralim. Evinde bilgisayari olmayan aile varsa çocuklari için hemen alsin, internet mi hemen baglanalim.
Iletisim teknolojisini yakalamakta Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupaya göre geciken Fransa için Basbakan Raffarin "republique numérique" [sayisal cumhuriyet] sloganiyla degisimi yakalama arzusunu dile getiriyor.
Iste zamani yakalama degisime ayak uydurmadir. Yani sürekli degisim 06 06 2003.
Bulgaristan Anilari
Karadeniz karanligi ve "karamsarliga itilme" korkusu ! Enver Koltuk
Mayis ayinin son haftasinda bir Bulgar tur operatorünün davetlisi olarak üç Çinli, bir Rus,
Iki Çek, bir Bulgar, bir Avusturyali ve bir Fransiz'la beraber bir hafta süren Bulgaristan gezisine katildim. Havaalaninda bizi karsilamaya gelen minibüs söforü ise Türkçe'yi iyi konusan Türk kökenli bir Bulgar'di.
Gezinin sonuna dogru soförün Türk olmasinin rastlanti olmadigini anladim
Bize dagitilan Bulgaristan'i tanitan rehberde nüfusun % 15inin Türk oldugu yaziyordu. Bulgaristan'da yasayan Türkler'e göre ise nüfusun en az % 40i Türk.
Buradaki Türkler Osmanli'nin biraktigi gibi yasamaya devam ediyorlar; yani ya hayyvancilikla ugrasiyorlar, ya tarimcilik ya da insaat isçiligi veya herhangi bir fabrikada vasifsiz isçi olarak çalisiyorlar.
Soförümüzün ismi Jasmin. Beni bir aksam gezdirmeye gelidi ve basindan geçen bir olayi anlatti : "Bilgisayara çok ilgi duyuyordum ve devletçe düzenlenen bir kursa yazildim. Hoca benimle çok ilgileniyordu.Benden istedikleri ozgecmisimi üç haftalik bir gecikmeyle götürdüm. Üç hafta boyunca hocam benimle gerçekten ilgileniyordu. Ama CVmi verdigimde Türk oldugumu ögrenince bana sirt çevirdi".
Bizim ülkemizde bu durumun tersi gözlemlenir. Türkiye'de yasayan Rum, Ermeni, Yahudi vatandaslarimiz toplumun her tabakasinda yerlerini alabilir. Saygin Rum, Ermeni, Yahudi Isadamlarimiz, doktorlarimiz, mühendislerimiz ve hukukçularimiz vardir
Ama bizim azinlikta oldugumuz Avrupa ülkelerinde bizleri toplumun en alt katmanlarinda görmek isteyenler var. Bunun için özel bir çba bile harcaniyor.
Ayni sey iki yil önce Yunanistanda da dikkatimi çekmisti.
Rehberimiz Rus yanlisi "Silya isminde bir bayandi. Sürekli Bulgaristanda 500 yil süren Türk tutsakligindan "joug du turc söz ediyordu .Türk isgali sirasinda 200 bin Bulgar askerinin kani dökülerek Ruslarin yardimiyla kurtulus savasi verdiklerini anlatiyordu. Bize dagitilan, Fransizca hazirlanmis Bulgaristani tanitan kitapta ise Bulgar Devleti'nin Türk boylari tarafindan kuruldugu yaziliydi.
Yani "Türkleri Türklerden Ruslar mi kurtardi" diye bir soru geliyor akla ister istemez
II. Dünya savasi'ndan sonra kurulan komünist rejimin basarili oldugu tek alan Bulgar nüfusunun Slavlastirilmasi; fakat ne Osmanli mutfagini ne de Bulgar dilinde çok kullanilan Türkçe kelimeleri slavlastiramamislar. Bulgar mutfagi börek çesitlerinden çoban salatasina kadar Türk mutfagi. Kaç para, yavas yavas, kibrit, sucuk gibi bir çok kelimeler Türkçe. Diskoteklerde veya çay bahçelerinde Tarkan, Mustafa Sandal gibi sanatcilarimizin sarkilari en çok dinlenenler arasinda.
Maya isimli tanistigim baska bir rehber bana "biz aslinda Türküz, kendimizi Yunanlilardan çok Türklere yakin hissediyoruz" dedi.
Tabi su anda yolda arkadasiyla gezerken Türkçe konustuklari için Bulgar polisi tarafindan 5 leva ceza yazilan günler çok gerilerde kalmis.Türklerin isimlerinin degistirildigi 1985 sonrasi günler de Jivkov döneminde yapilan bir arastirmada bir Türk ailesinin ortalama 4 çocuga Bulgar ailesinin ise 1 çocuga sahip oldugu tespit ediliyor ve 2020lerde Türk nüfusunun Bulgar nüfusunu geçecegi düsünülerek asimilation amaciyla isim degisikligine gidiliyor daha sonrasi ise herkesçe malûm
Vasifsiz bir isçinin ortalama ayda 100 euro kazandigi ve 2007de Avrupa Birligi'ne girecek olan Bulgaristanda en azindan bizde oldugu gibi rejim tartismasi yok. Yani herkes laikligi, liberal ekonomiyi kabullenmis, bir an önce yoksulluktan kurtulmanin yollarini ariyorlar. Biz ise, minarelerimizi süngülerimiz olarak gören bir bakis açisiyla kamu çalisanlarina ve üniversite ögrencilerini de basörtüsü taktirarak bir yerlere varacagimizi zannediyoruz. AB kervanina katilan Yunanistan nasil ekonomik gelismislik açisindan bizi solladiysa, su anda bizden daha kötü durumda olan Bulgaristan da bizi geçebilir.
Varnadan Karadenizi seyrederek kaleme aldigim bu yazida deniz karanliginin beni karamsarliga itmemis olmasini umarim.
Bir Elin Nesi, Iki Elin Sesi Var !
Yeni girisimci sayisinin yetersizligi
! Enver Koltuk
Fransada sirket kurulusu duraklama asamasinda. Raffarin hükümeti üzerinde çalistigi sirketlerle ilgili yasa tasarisiyla; sirket kurulusunu kolaylastirmayi, sirket kurmak isteyenlere yardim saglamayi amacliyor. Bir yandan haftalik çalisma saatinin 39 saatten 35'e indirilmesiyle sirketler zor durumda kaldiklari icin haftalik 35 saat çalisma yumusatilirken, öbür yandan girisimciligi özendirecek yasal düzenlemelere gidiliyor Dogruyu soylemek gerekirse Raffarin hükümetinin Fransa ekonomisi ve isletmelere yönelik bakis açisi Jospin hükümetine göre daha gerçekçi.
Fransada en çok istihdam alani yaratan sirketler on kisiden az isçi çalistiran küçük çapli sirketler. Yani issizligin Avrupada en yüksek oldugu ülke olan Fransada en çok istihdam yaratan sirket sayisi yeterli degil. Kanimca, Fransanin issizlikte Avrupanin basini çekmesi yeni kurulan sirketlerin azligi (Italya, Ingiletre ve Almanyaya gore çok düsük) ve var olan sirketlerin sosyal masraflar (charges sociales) altinda ezilmesinden kaynaklaniyor. Yani Fransanin sosyal devlet olma ugruna sosyal masraflari yüksek tutmasiyla issizligin de ayni oranda yüksek olmasi arasinda dogru oranti var.
Yeni girisimci sayisinin yetersizliginin yanisira ayni zamanda da varolan girisimcilerin yaslanmasi da sözkonusu. Ülke nüfusunun yaslanmasina paralel olarak girisimcileri de yaslaniyor. Su andaki sirket yöneticilerinin yaklasik üçte biri (700 bin yönetici) 50 yasinin üzerinde. Bunlardan 120 bini ise 60 yasini asmis durumda.
Girisimci sayisinin azligi (manque dentreprenariat), kamu kesiminde memur olarak veya özel bir sirkette normal bir "masabasi" is bulma olanagi fazla olmayan Fransadaki yabancilar tarafindan su veya bu sekilde bütün çarpikliklariyla dolduruluyor.
Bizim insanlarimiz ise Fransada yasayan yabancilar içerisinde girisimcilik açisindan özel bir konuma sahip. Geçenlerde bir sirket kurulusu icin Paris Ticaret Odasina gittigimde oradaki memurla sohbet ederken söyledigi laf halen hafizamda : "Türkler ne kadar çok sirket kuruyor!"
Gerçekten de çok sirket kuruluyor ama ne yaziktir ki bu kurulan sirketlerin çogunlu kisa vadeli ve profesyonel bir yönetim anlayisindan uzak. Unutmayalim ki, bir sirket yaslandikca büyüyor ve büyüdükce kredibilitesi artiyor. Her kurulan 5 sirketten 3 tanesi daha 5 yilini doldurmadan öldügü için ne finans çevrelerinin (bankalar) ne de diger sirketlerin (fournisseurs) yeni sirketlere güvenleri olmuyor.
Bu nedenlerle, tek tek kisisel ufak sirketler kurmaktansa, birbirine güvenen, uyumlu girisimcilerin bir araya gelerek daha büyük sermayeli, daha uzun vadeli sirketlerde yeteneklerini birlestirdiklerinde ileriye yönelik çok büyük siçramalar yaparak hem kendimize, hem icçinde yasadigimiz ülke ekonomisine hem de gelecekteki kusaklara daha iyi bir miras birakmamiz söz konusu.
Atalarimizin da dedigi gibi "bir elin nesi iki elin sesi var" sözünden hareketle güçlerimizi, birikimlerimizi ve yeteneklerimizi birlestirerek daha güçlü, uzun vadeli ve daha büyük firmalar yaratmamiz mümkün. 06 05 2003.
Bilek Gücü Ekonomik Güce Dönüsüyor
Biraz da biz ögünelim ! Enver Koltuk
Yunanistan Turizm Bakanligi, Yunanistandaki turizmi tesvik etmek amaciyla Fransadan 50 kadar seyehat ajentasini bir tur operatorü sorumlulugunda
Girit Adasina davet etmisti. Davetlilerden birisi de bendim. Gezi sonrasi uçakla dönerken, Girit adasinda tatilini geçirmis, çok seyehat eden bir Fransiz yanimda oturuyordu. Türk oldugumu ögrenince bana bir soru yöneltti :
- Neden Alman arabalari Fransiz arabalarindan daha iyidir biliyor musun ?
Biraz düsünüp sorunun yanitini bulamayinca, neden diye sordum.
- Çünkü Alman arabalarini Türkler yapiyor !
Ayni kisi daha sonra Türklerin Yunanlilara göre çok daha sempatik ve konuksever olduklarini ve tatilini Yunanistan yerine Türkiyede geçirmeyi tercih ettigini söyledi
Aslinda siradan bir kisi olmayan çok seyahat eden bu Fransizin espirili oldugu kadar övücü yaniti insanlarimizin ne kadar çaliskan, akilli ve girisimci olduklarini vurguluyordu.
Fransadaki Araplar, Ingilteredeki Pakistanlilar ve Hintliler gibi hiç bir sömürge iliskisi olmamasina karsin Almanya basta olmak üzere bütün Avrupaya yayilan insanlarimiz çaliskan ve girisimci yönleriyle Avrupa için buyuk bir kazanim olusturmaktadirlar.
Türklerin yogun olarak Fransaya gelmeleri 1980lerde basliyor. Fransizca dilinin egemen olmadigi bir ülkeden gelenler olarak, çok köklü, güçlü bir kültür ve kimlik yapisina sahip oldugumuz için Fransaya "Fransiz" kalan ve bu nedenle de kapali bir toplum oldugu söylenerek elestirilen insanlarimiz ekonomik alanda cok basarili :
En basta döner kebap olmak üzere Osmanli mutfagi kendisini çoktan kabul ettirdi bile. Hiç bir gün yok ki yeni bir sokakta veya ucra bir köyde yeni bir dönerci dükkani açilmasin.
Profesyonel ve organize çalisilmamasina ragmen Dönerci dükkanlari Amerikan fast-foodunu geride birakiyor.
Insaat sektörünün % 70i ise genelde tasaron firma olarak çalisan bizim insanlarimizin elinde.
Tekstil sektörü de Fransada gerileyen bir sektör olmasina karsin bizim etkinligimiz açisindan insaat sektöründen daha fazla geri kaliyor.
Her ne kadar Fransa birçok tarihçinin karsi görüslerine ragmen (örnegin, Osmanli tarihi uzmani ünlü Amerikali tarihçi Bernard Lewis gibi) bir Ermeni soykirimi yasasini çikaradursun, insanlarimiz (Fort comme un Turc) Türk gibi güçlü çalisarak Fransayi insa ediyor, Osmanli mutfagini yediriyor ve Türk tekstilini giydiriyorlar.
20 yil gibi kisa bir sürede, Fransizcayi bilmeden bu ekonomik güce ulasan insanlarimiz, kaçinilmaz olarak Fransadaki politik ve kültürel yasamda da kisa zamanda hakettikleri yeri alacaklardir. 29 03 2003.
Denizde Çiplak Yüzenler
Sermaye piyasasinda New York'tan Tokyo'ya Istanbul dahil önemli düsüsler oluyor ! Enver Koltuk
"Quand le niveau de la mer baisse, on voit ce qui nagent tout nu" Ünlü Amerikali finansmanci Warren Buffetnin bu sozü, yaklasan Irak savasiyla derinlesen ekonomik krizle birlikte borçlu bazi sirketlerin çiplak göründûklerindeki kötü durumlarini yansitiyor.
Bütün dünya kamuoyunun tepkilerine, Irak'a saldirmak için hiçbir geçerli neden (petrol disinda) olmamasina karsin, derin bir devlet adami niteligi olmayan kovboy Bush kararli.
Ne dünya ekonomisindeki daralmayi ne de savasla ölecek binlerce kadin, çocuk, yasli
insanlari düsündügü var.
Savasa yaklasirken giderek derinlesen kriz ekonomisindeki piyasalarda ciddi bir daralma yasanirken borçluluk derecesi yüksek firmalari ciddi sorunlar bekliyor.
Kisaca piyasalara bir gözatalim:
Fransa'da otomobil piyasasi 2003 yilinin basindan beri son iki ayda 2002 yilinin ayni dönemine göre % 10 düstü.
Air France, EDF, GDF, France Télécom, La Poste gibi büyük kamu sirketlerinin öz sermayelerine oranla borçluluk dereceleri yükseliyor. 63 milyar euroluk borcuyla dunyanin en borçlu sirketi olan France Télécom bir zamanlarin Crédit Lyonnais'sinden sonra ciddi bir sorun olusturmaya basladi. France Télécom'un 2002 yilindaki zarari ise 20 milyar euro.
Sermaye piyasasinda New York'tan Tokyo'ya Istanbul dahil önemli düsüsler oluyor.
Isgücü piyasasindaki daralmada savasa yaklastikça hizlaniyor. Özellikle büyük sirketler zararlarini azaltmak icin toplu isten çikarmalara basvuruyorlar. 2003 yilinin ilk iki ayinda Fransa ve Almanya'da issizlik hizli bir yükselise geçti.
Mal ve hizmet sektörlerindeki durum da hiç iç açici degil. Tüketicilerin harcamalari ve sirketlerin yatirim haracamalari geriliyor.
Daha önceki körfez savasi sadece bombalamayla sinirli kalmasina karsin dünya ekonomisini cok ciddi boyutlarda etkilemisti. Onümüzdeki günlerde ABDnin Ingiltere ile gerçeklestirecegi bu savasin tamamen Iraki isgale yönelik ve havadan ve karadan daha genis çapli olacagindan, daha ciddi bir ekonomik krizle karsi karsiya kalmamiz büyük bir olasilik.
Yani denizdeki su seviyesi daha da düsecek ve daha çok çiplak yüzen sirket görecegiz.
Ekonomik, Politik Ve Sosyal Bir Sistem : Seriat
Islam ülkelerinin az gelismislikten kurtulmasi ! Enver Koltuk
Yaklasik son yirmi yildir radikal islamcilik, baska bir deyisle "seriatçilik" Türkiye'nin gündemine iyice oturdu. Hatta Türkiye'nin ötesinde bütün islam aleminin kamuoyunu çok yakindan isgal ediyor. Cezayir'de FIS , Ortadogu'da Hizbullah vb örgütler kanaliyla islami esaslara dayali bir rejim kurma amaç ve özlemiyle savasiliyor. 11 Eylül'den sonra ise Batida bütün müslümanlara potansiyel terörist gözüyle bakildigindan Dünya kamuoyunun gündemine de yerlesti.
Peki ne oldu son yirmi yilda?
- Birinci olarak, ABD'nin SSCB'ni yikmak icin 1970'lerde ortaya attigi "yesil kusak" politikasi etkilerini göstermeye basladi. ABD, çogunlugu Müslüman Türk devletlerden olusan Sovyetler Birligi'ni içten yikmak için SSCB'yi komünizmin en büyük düsmani olan radikal islam ülkeleri ile kusatmak amaciyla yesil kusak politikasini uyguladi.
Bin Ladin'de bu amaclar dogrultusunda CIA'nin Ruslara karsi egittigi, kullandigi birisidir.
- Ikinci olarak, Berlin Duvari'nin yikilmasi ile birlikte azgelismis ülkeler icin sosyalizm bir kalkinma modeli olmaktan çikti.
Unutmayalim ki, bütün müslüman ülkeler az gelismislik statüsünde. Yani su anda dünyada bir tane dahi olsun gelismis ulkeler statüsüne ulasmis bir müslüman ülke yok! Dolayisiyla Libya, Suriye ve hatta Filistin halki için kurtulus umudu olan sosyalizmin alternatif olmaktan çikmasi radikal islama isik yakmis oldu.
- Üçüncü olarak ise Iran'da 1980'de gerçeklesen islam devriminin basarili olmasi; Iran islam Cumhuriyeti'nin kurulmasi ile Suudi Arabistan'in yanisira Iran da bütün islam dünyasina seriat ihraç etme çalismalari içine girdi.
Türkiye açisindan incelersek yukarida saydigimiz üç etkenden önemli ölçüde etkilenmis, seriatçi kesim iyice güçlenerek 1923'te kurulan laik rejimi ciddi ölçüde tehdit etmeye baslamistir.
ABD'nin yesil kusak politikasiyla radikal Islamciligi Rusya'ya karsi destekleme, sosyalizmin alternatif bir model olmaktan çikmasi ve Iran'in Islam Devrimi'ni Türkiye'ye ihraç etme çalismalarinin yaninda dördüncü bir etken olarak da islam dünyasinda tek laik ülke olmasini da ekleyebiliriz.Yani Türkiye'deki seriatçilari destekleyen sadece Iran'daki mollalar degil, Bati'ya ciddi anlamda alternatif olacak bilimselligi ve akilciligi yakalayan tek müslüman ülke oldugu için ortaçag karanligini yasayan bütün diger müslüman ülkelerin hedefi haline gelmistir. Türkiye'yi rayindan çikmis kabul ederek hepsi de (Libya'dan Suriye'ye kadar, Suudi Arabistan dahil) Radikal islamciligi desteklemislerdir.
Zaten AKP'nin tek basina iktidara gelmesi sadece Türkiye'deki ekonomik krizle aciklanamaz.
Simdi de Iran'daki seriat düzenine de bir göz atalim:
1980 yilinda mollalarin iktidara gelmesi ile Iran'da özlenen seriat rejimi kuruldu.
2003 yillarina geldigimizde Iran ekonomik olarak hiçbir mesafe alamamistir. 1980 öncesi % 80 petrol gelirleriyle yasayan Iran ekonomisi, 23 yil sonra yine ihraç kalemlerinin % 80'ni petrol, geriye kalan % 20'ye yakin bölümü ise tarim ürünlerinden olusmaktadir. Kisi basina düsen gelir ise Sah öncesi yaklasik 3 000 dolardan 1 900 dolara gerilemis, gelir dengesi tamamen bozulmustur. 65 milyonluk nüfusun 7 milyonu açlik sorunu ile karsi karsiya yasamakta, nufusun % 70'i fakir standardinda yasamakta, toplam gelirin % 80'ni ise toplam nufusun % 3'u elinde tutmaktadir.Bu %3'lük kesim ise mollalarin basini çektigi, bir çesit mafya olan (kisilere ait olmayan) vakiflar kanaliyla olusmustur.
Dolayisiyla, Iran'daki seriat düzeni ekonomik olarak Iranlilarin yasam seviyesini düsürmüs, gelirin bölüsümündeki dengesizlikleri arttirmis, petrol gelirlerine karsin sanayilesmeye katkida bulunmamistir.
Bu ekonomik gerilemenin dogal sonucu olarak hirsizlik, adi suçlar ve gasp olaylarindaki çok hizli artis "polis 110" adinda özel hatli aninda müdahale etmek üzere özel bir polis ekibi olusturulmustur. Bu kurulus yetkililerine göre polis 110'u her yil 1 milyondan fazla kisi aramaktadir.
Iran Islam Devrimi sonrasi karsilasilan diger önemli bir sorun ise önemli ölçüde bir beyin göçüyle karsilasilmis olmasidir. Iranli aydinlar Iran'i terketmek zorunda kalmislar veya öldürülmüslerdir.
Islam ülkelerinin kurtulusu
Radikal islamcilar, islam Pülkelerinin azgelismisligine çözüm olarak seriati, yani dini esaslara dayali politik, ekonomik ve sosyal bir sistemi düsünmekte ve bu yolda silahli ve düsünsel mücadele yürütmektedirler. Oysa ki, gerek Ingiltere'de baslayan Bati Avrupa'daki, gerekse sonradan buna katilan Japonya'daki sanayilesme süreci analiz edildiginde, bu gelismenin bilimsellik, akilcilik ve çaliskanlikla saglandigini görüyoruz.Yani Islam ülkelerinin az gelismislikten kurtulmasi "hayatta en hakiki mürsit, ilimdir" yolundan gecmektedir.
Zaten, Islam ülkeleri içerisinde en sanayilesmis olaninin Türkiye olmasi tesaddüf degildir.
Kadinlari kara çarsafa kapatarak gelismeyi saglayacagini düsünenler, belki de farkinda olmadan Islamiyet adina Islam alemine kötülük etmektedirler. 30 01 2003.
Berlin duvari bir kez daha yikildi
Eski bir hikaye ! Enver Koltuk
II. Dünya savasindan sonra Gorbaçov dönemine kadar Dünya Bati ve Dogu bloku olarak ikiye bölünmüstü. Siyasi ve askeri anlamda soguk savas dönemiydi.ABD'nin basini çektigi Bati Avrupa ülkeleri NATO adi altinda örgütlenmis, Rusya'nin öncülügünde örgütlenen Varsova Pakti'na karsi askeri, siyasi üstünlük saglamaya çalisiyorlardi. Karsilikli nükleer silahlanma 1970'lerden itibaren yerini "yildizlar savasi" na terketti.
Bu askeri ve siyasi sürecin ekonomik boyutu ise, kapitalizm veya serbest piyasa ekonomisi ile sosyalizm yani planli ekonomi arasindaki çekismeydi.
Gorbaçov'la beraber Rusya'nin birakin yldizlar savasini yürütecek gücü olsun birçok teknoloji alaninda da ABD'nin en az 30 yil gerisinde kaldigi ortaya çikti.Yani Bati bloku ülkeleri hizla zenginlesirken Dogu bloku ekonomileri hantallasmis, isletmeler sosyal amaçli çalistiklari için verimlilik kavraminin çok gerisinde kalmislardi.
Gorbaçov'un Berlin duvarinin yikilmasina, Dogu ve Bati Almanya'nin birlesmesine göz yummaktan ve hatta desteklemekten baska çaresi yoktu. Birlesme gerçeklesti, yani Bati Almanya Dogu Almanya'yi yuttu.
Bunu hemen diger Dogu bloku ülkeleri izledi. En basta Varsova pakti'na baskentlik yapan Polonya olmak üzere bütün Dogu Avrupa ülkeleri askeri ve siyasi bir birlik olan NATO'ya ve ekonomik siyasi bir birlik olan AB'ye bir an önce girebilmek için kuyruga girdiler.
12 Aralik'da Copenhague'da alinan kararla alti Dogu Bloku ülkesi'nin daha AB'ye katilmasiyla Berlin duvarinin bir kez daha yikildigina tanik oluyoruz
Bundan çikarilmasi gereken iki önemli sonuç var:
- II. Dünya savasindan sonra en büyük düsman olarak soguk savas içindeki 2 dev bloktan Bati bloku büyük bir zafer kazandigini Rusya'nin saskin bakislari arasinda bir kez daha perçinlestirdi.
- Bireye önem vermeyip toplumsalligi ön plana çikaran sosyalist ekonomi modelinin çöküsü bir kez daha resmilesti. Bu gerçegi ne yazik ki halen göremeyenler veya görmek istemeyenler var.
Bu sürecin bir de Türkiye yönü var :
Dogru zamanda dogru kararlar alabilmek hem bir birey, bir asker veya bir politikaci için çok önemli. Türkiye, 1923'ten bu yana politik anlamda Bati'daki gibi Demokrasi ve Cumhuriyet'i, ekonomik anlamda serbest piyasa ekonomisini, II. Dünya savasindan sonra ise askeri açidan NATO'yu seçerek (Dogu Blokundan gelen bütün baskilara ragmen) ne kadar isabetli bir seçim yaptigini kanitladi. Hiç kuskusuz, bu dogru yöndeki seçimde Mustafa Kemal'in ileri görüslülügünün tartismasi bile yapilamaz. Eger Atatürk degil de siradan birisi olsaydi ve tercihini Rusya'dan ve sosyalist ekonomiden yana yapsaydi su anda Türkiye'nin durumu Arnavutluk'un içinde bulundugu durumdan çok daha kötü olurdu.Türkiye sadece politik ve ekonomik anlamda dogru seçim yapmakla kalmadi; ayni zamanda da Batinin 300 yilda kanli savaslarla gerçeklestirdigi rönesans ve reform hareketlerini büyük devrimlerle 10 yilda gerçeklestirdi.Yani akilciligi ve bilimselligi, kadercilik, hurafecilik gibi orta çag degerlerine tercih etti.
Birileri bunu çok iyi görüyor ve analiz ediyor, dogru zamanda dogru alinan kararlar ve ilkeler dogrultusunda yürüyen aydinlari (Muammer Aksoy, Bahriye Uçok, Ugur Mumcu, Ahmet Taner Kislali, C.Emeç, T. Dursun ve en son eklenen Necip Hablemitoglu) teker teker yok ettiriyor. 21 12 2002.
Piyasalarda Durgunluk
2003 yilina çok olumsuz bir atmosferle giriliyor ! Enver Koltuk
Son zamanlarda çevrenize biraz dikkatle bakarsaniz sokaklarda kiralik butik sayisinin arttigini göreceksiniz. Kuskusuz bu durum, son zamanlardaki ekonomik gelismelerin ve bir takim belirsizliklerin piyasalara ve dolayisiyla da sokaklara yansimasi.
Avrupa ve ABD'de iflas eden sirket sayisinin son zamanlarda arttigina tanik oluyoruz. Borsalar, 2000 yilinin Mart ayindan bu yana % 45 deger kaybina ugradi. Dünya ekonomilerinin yarisi deflasyon dedigimiz fiyat düsüsü ekonomisi yasiyor. Avrupa'daki hükümet veya ekonomik karar alma birimleri kalkinma tahminlerini düsürüyorlar. Büyük sirketler giderlerini düsürmek için toplu isten çikarma yollarina basvuruyorlar. Almanya'da birlesmeden sonra ilk olarak issizler sayisi 4 milyonu asarak %10 sinirini asmis durumda. Fransa da, bu açidan çok iyi bir konumda degil.
ABD' de Enron, Worldcom, Andersen gibi büyük dev sirketlerin iflasi ve muhasebe skandallari sirketlere olan güvensizligi ve borsalardaki düsüsü hizlandirdi.
Kuskusuz, bu durgunluk ekonomisini Irak konusundaki belirsizlik pekistiriyor!
Irak'a müdahale olacak mi, eger olursa çapi ne olur, uzun vadeli yoksa kisa vadeli mi olacak sorulari yatirim ve tüketimi ister istemez etkiliyor. Parentez içinde belirtmek gerekirse, ABD'nin Irak'a müdahelesinin büyük bir olasilikla gerçeklesecegi, Kuveyt ve Afganistan'da oldugu gibi Irak'a da yerlesecegi kesin gibi gorünüyor. Baska bir açidan, ABD dünyanin en zengin petrol yataklarindan birini denetim altina almak ve bolgedeki konumunu iyice güçlendirmek için buldugu bu firsati kaçirmayacak.
Bu durgunluk piyasasinda sirketler yatirim yapmaktan kaçiniyor, acil yapilmasi gereken yatirimlari erteleme yolunu seçiyorlar. Bankalar ise piyasalarda risk arttigi için %1, 2 marjla verdikleri kredi musluklarini iyice sikarak saglam sirketleri finanse etme arzusunda olduklarindan, küçük sirketleri bir yerde cezalandirmis oluyorlar. Tüketici bireyler de tüketimlerini kisma veya çok zorunlu olmayan harcalamalarini kisitlama yollarindan birini seçiyorlar ve kaçinilmaz olarak, piyasalarda daralma oluyor.
IMF yetkililerine gore ise Irak'a yapilacak bir müdahale tam tersine piyasalari canlandiracak, çünkü
Irak müdahale ile ilgili belirsizlik ortadan kalkmis olacak
!
Yaklasan Noel ve yilbasi nedeniyle piyasalarda biraz hareketlilik olsa dahi, 2003 yilina çok olumsuz bir atmosferle girilmesi kaçinilmaz gorünüyor; yani Ocak ayindan itibaren daha çok kepenklerini indiren butikler, yeni isten çikarmalar ve dolayisiyla issizligin daha da tirmanmasi bekleniyor. 05 12 2002
TL, Euro, Dolar ve Yen
1 TL'nin 1 Dolara esit oldugu 1950'ler, Enver Koltuk
Dünyadaki ekonomik zenginliklerin dagilimina baktigimizda 3 ana bölgede toplandigini görüyorüz : Bati Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya
Dünya ekonomisindeki pastanin paylasiminda yüzde 90'i bu bölgelere ait. Her bölge ise kendi güçlü para birimiyle temsil ediliyor : Bati Avrupadaki Frank, Mark gibi ulusal paralar yok olarak yerlerini Euros gibi 1 dolara esit Avrupa ekonomisinin zenginligiyle orantili bir para birimine terk etti.
Euro'nun basarili olarak, 1 Ocak 2002'den beri tek para birimi olarak uygulanmasi Avrupa'nin yakin geçmisteki tarihine baktigimizda ne kadar basarili oldugunun göstergesi.
60 yil öncesine dönüldügünde Hitler tarafindan isgal edilmis, yakilmis, yikilmis, birçok insanin yasamini kaybettigi bir Avrupa Bir Alman'dan nefret eden bir Fransiz
Fransizlar, Almanya ile isbirligi içinde olan "isbirlikçiler" ve isgale karsi çikan "direnisçiler" olarak ikiye bölünmüsler.
50 yil gibi kisa bir sürede alinan mesafe çok büyük!
Aradaki sinirlar kalkmis, herkes asagi yukari birbirinin dilini konusuyor, ekonomik yasam düzeyleri hizla yükselmis, bu iki ulusun isbirligiyle dünya ekonomisinin en önemli merkezlerinden bir tanesi ve bu zengin merkezin parasi "Euro" olustu.
Bir yanda Amerika'nin Avrupalilar tarafindan kesfiyle baslayan ve hemen hemen çogunlugunun katledildigi kizilderililerinin kani üzerine kurulan ABD, sadece dünyanin en önemli ekonomik gücü olmayip ayni zamanda da en güçlü askeri donanimina sahip bölge Ve bu ekonomok gücü temsil eden "Dolar".
Diger yanda, II. Dünya savasinda üzerine atilan atom bombasiyla yikilmis, sarsilmis fakat, kisa sürede yeniden yapilanabilmis, dünyanin ikinci ekonomik gücü olabilmeyi basarabilmis Japonya ve bu gücün temsilcisi Yen
Ve bir baska yanda, Avrupa'daki sanayilesme sürecine ayak uyduramiyarak 17. yüzyildan itibaren zayiflama sürecine giren ve 20. yüzyilin basinda ciddi olarak hastalandigi için morga atilmak istenen Osmanli'nin çürümüs iskeletleri üzerine kurulan, Avrupa'nin reform ve rönesans hareketleriyle 300 yilda yaptigini Atatürk'ün öncülügünde 10 yilda yapabilen, 1923'te hiçbir sermaye birikimi olmamasina ragmen büyük sanayi hamleleri baslatan, hiç bir ülkeye bes kurus borcu olmadigi gibi Osmanli'dan devraldigi borçlari da ödeyen, ekonomik, siyasi ve askeri bagimsizligi üzerine titreyen, Basögretmen Mustafa Kemal ile hizli ve modern bir egitim ve bilimsellesme süreci baslatmis, akilciligi ve bilimselligi kadercilige tercih etmis, birçok alanda Avrupa'nin önüne çikabilmis 1 TL'nin 1 Dolara esit oldugu 1950'lerin güçlenme sürecinde olan Türkiye Cumhuriyeti.
1950'ler sonrasi dis borçlanma sürecine giren, disaridan aldigi borç parayi köylüye dagitarak zenginlik yarattigini zanneden, Atatürk'ün 10 yila sigdirdigi Avrupa'nin 300 yillik reform hareketlerini yok etmeyi yigitlik zanneden Menderes, Demirel, Özal gibi karsi iktidarlarin siyasal gücü genelde ellerinde tutmalari, sürekli koalisyonlarla siyasi iktidarsizligin oldugu; Ugur Mumcu gibi ciddi, çagdas arastirmaci yazarlarin öldürüldügü, yüz yillardir her dilden irktan dinden insani baris içinde birlikte yasatmayi becermis olan insanlarin Türk-Kürt, Suni-Alevi, laik-seriatçi diye bölunmeleri ile 1950 sonrasi 2002'lerin Türkiyesi.
Fakat herseye ragmen, 1960'lara kadar disaridan aldigi parayi köylüye dagitarak zenginlik yarattigini zanneden, cumhuriyet düsmani olarak cahil kitleleri arkasina alan Menderes iktidarina ragmen; 1980'li yillara kadar sag-sol olarak ikiye bölünmüs, insanlarin sokakta birbirlerini öldürdügü, devletin kasasinda 1 kurus birakmamis Demirel iktidarlarina ragmen, 2000'li yillara kadar Türk-Kürt, Alevi-Suni, laik-yobaz diye bölünebildigi kadar bölünmüs, imamligi bilimsellige tercih eden Özal'li yillara ragmen, Türkiye'nin Avrupa Birligi'ne girisi tartisilmakta Ve bu Türkiye, kendi bölgesinde askeri ve ekonomik güç olarak dislanamamaktadir.
TL'nin kaldirilmasiyla Türkiye'nin dünyanin en zengin üç bolgesinden biri olan "Euro" bölgesine katilmasi hiç kuskusuz insanlarimizi çagdas yasam biçimine daha da yaklastiracak; refah düzeylerini yükseltecek, akilci yasami kaderci yasama göre daha da güçlendirecektir. 21 11 2002.
Kit gaynak ;
Girisimci, Enver Koltuk
Fransa'da Raffarin hükümeti yeni bir kanun tasarisi üzerinde çalisiyor; amaç, sirket kurulusunu kolaylastirmak, sirket kurmak isteyenlere yardim saglamak
Artik bir euro sermayeli limited sirket kurmak mümkün olabilecek.
Ayrica diger üzerinde çalisilan bir baska konu da, sirketlerin en önemli gider kalemlerinden birisini olusturan ve brüt maaslar üzerinden ödenen sosyal giderleri (charges sociales) azaltmak Bilindigi gibi Fransa diger Avrupa ülkelerine göre faal sirket sayisi ve yeni kurulan sirket bazinda geri durumda. Örnegin her yil Fransada ortalama 177 bin sirket kurulurken bu rakam Italyada iki kat daha fazla. Almanya ve liberalizmin anavatani Ingiltere ise bu açidan çok daha iyi bir konumda.
Girisimcinin (lentrepreneur) ekonomik tanimlamasi; sermaye, emek ve teknoloji faktörlerini belirli bir üretim amaciyla bir araya getiren, kar amaci güden kisidir.
Yasadigimiz Fransa da, diger Avrupa ülkeleri gibi, sermaye birikiminin yogun ; teknoloji ve alt yapilarinin çok gelismis oldugu, emek yönünden ise nitelikli isçi sikintisinin çekilmedigi bir ülke durumunda.
O zaman su soru akla geliyor. Neden bütün bu olanaklara ragmen, üretim için var olmasi gereken bütün temel faktörlerin (sermaye, teknoloji, alt yapi, nitelikli isçi) bolluguna karsin, yeteri kadar girisimci yok ? Sorun nerede ?
Yeni hükümetin yaptigi çalismalara bakilirsa bu sorunu çözmek için iki seye önem verdigi söylenebilir :
- Öncelikli olarak sirket kurmaktaki bürokratik engellerin azaltilmasi ;
- Diger önemli bir konu ise sirketlerin kurulduktan sonra agir bir vergi ve sosyal giderler yükü altinda ezilmesinin önlenmesi.
Kuskusuz bu iki engel yeni sirket kurulusunun Fransada az olmasinin nedenleridir. Ama bunun disinda baska nedenler de var :
Çesitli ekonomi dergileri tarafindan yapilan kamu oyu arastirmalarina göre Fransiz gençliginin % 60i daha çok devlet sektoründe maasli olarak çalisarak sakin bir yasam sürdürme arzusunda. Yani gençlerin çogunlugu bir girisimci riski almak istememekteler. Dogal olarak, haftada 35 saat çalisarak ve ortalama yasam standartini tutturacak kadar kazanip rahat yasamak varken daha çok özveriyi ve çalismayi gerektiren riskli girisimciligi neden seçsinler ?
Yeni girisimci sayisinin yetersizliginin yanisira ayni zamanda da varolan girisimcilerin yaslanmasi da sözkonusu. Ülke nüfusunun yaslanmasina paralel olarak girisimcileri de yaslaniyor. Su andaki sirket yöneticilerinin yaklasik üçte biri (700 bin yönetici) 50 yasinin üzerinde. Bunlardan 120 bini ise 60 yasini asmis durumda.
Girisimci sayisinin azligi (manque dentreprenariat), kamu kesiminde memur olarak veya özel bir sirkette normal bir masabasi is bulma olanagi fazla olmayan Fransadaki yabancilar tarafindan su veya bu sekilde bütün çarpikliklariyla dolduruluyor.
Çünkü buradaki yabancilarin girisimci veya siradan bir isçi olmak disinda fazla tercihleri yok. 06 11 2002.
L'enjeu economique en Irak !
Mainmise américaine sur les gisements irakiens, Enver Koltuk
L'Irak et Saddam commencent à peser de plus en plus sur l'actualité.
Saddam se lance d'abord dans une première guerre contre les Ayatollahs en Iran, juste après leur révolution islamo-integriste. Puis, ce fut le tour du Koweït. Saddam a commis la folie d'envahir le Koweït et il n'a pas hésité à employer contre les Kurdes de son pays les armes chimiques pendant le conflit. Depuis la guerre du Golfe en 1991, l'ONU applique un embargo contre l'Irak qui continue toujours.
Récemment, le 16 septembre 2002, quand Saddam a décidé d'accepter le retour des inspecteurs des Nations unies, il a prouvé qu'il était encore capable de réfléchir.
D'autre part les États-Unis exercent une pression contre l'Irak en utilisant l'ONU; ils agissent comme si l'Irak est le seul pays à essayer de posséder l'arme chimique ou nucléaire. Si Saddam est considéré comme un dictateur il faut rappeler qu'il n'est pas le seul dans la région; on peut ainsi citer la Syrie qui est dirigée par la famille Essad depuis des décennies, l'Iran par la dynastie du Shah puis par les intégristes et les autres pays du Golfe, sont dans des situations semblables. Pour le vice-Premier ministre irakien, Tarek Aziz "Les Américains, en avançant des prétextes pour lancer une agression contre l'Irak cherchent à contrôler la région, pour voler ses richesses."
L'enjeu économique est évident. L'Irak possède la deuxième réserve mondiale pétrolière après l'Arabie Saoudite et les États-Unis premiers consommateurs de pétrole dans le Monde aimeraient s'approprier d'une telle ressource. L'organisation des pays exportateurs de pétrole (l'OPEP) regroupe onze pays ; l'Iran, l'Irak, le Koweït, l'Arabie Saoudite, Le Venezuela, le Qatar, la Libye, l'Algérie et le Nigeria. Et parmi ces pays, l'Irak est le deuxième fournisseur de pétrole des États-Unis.
Le président Georges W.Bush, issu de l'industrie pétrolière, sait très bien ce que pourrait représenter une mainmise américaine sur les gisements Irakiens. En cas de levée des sanctions par l'ONU sans changement de régime en Irak, les compagnies américaines partiraient avec un sérieux handicap lorsqu'il s'agirait d'exploiter les énormes gisements pétroliers de l'Irak. Il est utile de rappeler qu'après la guerre du Golfe, les Etats-Unis avaient raflé la majeure partie des contrats de reconstruction du Koweït.
Dans l'histoire du monde, il n'y a jamais eu un pays aussi puissant que les États-Unis. Ceux-ci profitent de leur puissance qu'il soit militaire, économique ou technologique pour contrôler une région très riche en pétrole sans penser ni à l'environnement ni aux peuples de la région. Une seule chose compte : les intérêts de l'Amérique et de ses firmes multinationales. Il faut ajouter aussi que l'oléoduc Bakou Tbilissi- Ceyhan qui permettra de livrer le pétrole de la mer Caspienne via la Géorgie jusqu'aux côtes turques est aussi sous le contrôle des États-Unis et c'est la première fois que la région échappe à la Russie. 01 10 2002.
Konfeksiyondan kaçis, Enver Koltuk
Bir zamanlar bir çok insanimizin ilk is olarak basladigi, zamanla çok para kazandigi, genis istihdam olanaklari yaratan konfeksiyon sektöründen son yillarda hizli bir kaçis basladi.
Kimileri çareyi bir restoran açmakta, kimileri ise insaat sektörüne yönelmekte buldu. Fakat bu kaçis durup dururken baslamadi.Avrupada yasayan insanlarimizin deyisiyle, artik konfeksiyon ekmek yedirmiyor. Bankalar konfeksiyon denince yüzlerini burusturup hesap acmamakta; muhasebeciler konfeksiyon muhasebesi yapmamakta; çok siki ve kati kontroller yapilmakta
Kisacasi kuskuyla bakilan, kazanç getirmeyen, eskiden oldugu gibi Avrupaya yeni gelen insanlara ilk isi saglamayan, herkesin birakmak için firsat kolladigi bir sektör durumunda.
Peki ne oldu ?
Son 10 - 15 yilda ne degisti ?
Ne yazik ki; konfeksiyon sektörü de son yillarda dünyanin dönüsünü hizlandiran küresellesmenin kurbani oldu.
Bir zamanlar Fransanin kuzeyi, Lille Bölgesi tekstil üretim merkeziyken su anda tamamen sifirlanmis Paristeki tekstil üretimi ise yok olmaya yüz tutmustur. Artik, tekstil üretimi etkin teknoloji olanaklariyla Pariste dizayn edilmekte, yilin modasi kumas ve sitil belirlenmekte
Üretim ise Parisle kiyaslanamiyacak kadar daha ucuza Çinde, Türkiyede, Makedonya veya Fasda gerçeklestirilmekte. Üstelik, daha önceleri modayi Paris belirlerken, simdi Milano, New York, Londra gibi ciddi rakipler var.
Bu durumda fazla bir seçenek kalmiyor.
Ya tekstil üretimini birakip Türklerin çok yogun oldugu insaat veya restoran sektörlerine yönelmek; ya da sektör degistirmek zor geliyorsa tekstil toptanciligi yapmak, kisacasi konfeksiyonu birakmak gerekiyor. 01 09 2002.
Girisimcilik, Enver Koltuk
Fransa'nin en ünlü kamuoyu arastirma kuruluslarindan IFOP tarafindan yapilan son Kamuoyu arastirmalarindan birine göre 15 milyon civarinda Fransiz, isveren olmayi arzuluyor. Bunlardan 6.5 milyonunun kesinlesmis bir projesi var. Fakat girismci olmak, risk faktörü ve sermaye bulma olanaklariyla sinirlaniyor.
Fransada yasayan bizim insanlarimizin en belirgin özelliklerinden birisi de girisimci bir ruha sahip olmalari
Geçenlerde Paris Ticaret Odasinda sirket kurulusu için görüstügüm bir memur bana sunu vurguluyordu : Türkler ne kadar çok sirket kuruyor !
Fransada üç sektörde yogunlasmis durumdayiz :
- Restorancilik,
- Insaat,
- Konfeksiyon.
Restorantcilik "rapide" tipinde aldi basini gidiyor. Paris'te hemen hemen her sokakta ve hatta Fransa'nin en kiyida kalmis bölgelerine dahi bir dönerciye rastlamak mümkün. Hizla gelisen bu sektör ileride çok daha iyi yerlere gelecek.
Insaat sektöründe ise çalisan isgücü açisindan bizim insanlarimiz hakim durumda. Fransiz arastirmacilara göre insaat sektöründe toplam isgücünün % 70'ini Türkiyeliler olusturuyor.
Konfeksiyon sektörü ise Fransa'da can çekisen bir sektör durumunda. Çünkü artik Fransa'da tekstil isletmesi kurmak ve üretmek hiç cazip degil.
Üretim için, Taiwan gibi emegin ucuz oldugu ülkelere kayilmakta.
Bu nedenle konfeksiyonda çalisan insanlarimiza fabrikalasmaya yönelmelerini öneriyorum.
Bu üç sektörde yogunlasan insanlarimizin en önemli eksikliklerinden bir tanesi de kurmus olduklari isletmelerinde uzun vadeli bir bakis açisi ve planlamalarinin olmamasi. 14 07 2002.
Dolar alti ayda yüzde 87 kazandirdi, Hürriyet, 30 06 2001.
Yilin ilk alti ayinda dolarin artisi yüzde 86.52, markin da yüzde 70.94 oldu. Borsa ise ilk alti ayda sadece yüzde 18.72 oraninda deger kazanabildi.
Dalgali kur uygulamasi, hazirlanan yeni program, fondaki bankalarin durumlari, Telekom özellestirmesi ve Fazilet Partisi'nin (FP) kapatilmasi davasindaki seyir yilin ilk yarisinda piyasalarin yönünü belirledi.
Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi'nda (IMKB) islem gören hisse senetleri yilin ilk yarisinda ortalama yüzde 18.72 oranindaki artisla bekleneni veremedi.
Dalgali kura geçilmesinin ardindan gelen hareketlilik sonucunda altin ve dövizdeki artislar yüzde 70-87 arasinda gerçeklesti. Külçe altin ve Cumhuriyet altinindaki artislar yüzde 87 düzeyinde olurken, 6 ay vadeli Hazine bonosu yüzde 28-29, 6 aylik mevduat faizi de net yüzde 14.09 oraninda kazandirdi.
Mevduat faizlerindeki çok inis çikisli seyri dikkate alarak, 6 ay boyunca parasini sürekli 1 ay vadeli mevduatta degerlendirenler ise ortalama yüzde 23.92 getiri elde ettiler.
Yatirim fonlarina katilma belgeleri ise ilk 6 ayda ortalama yüzde 52.06 oraninda artis sagladi.
Parasini sürekli aylik repoda degerlendiren yatirimcilar da ilk 6 ay sonunda net yüzde 38.66 verim sagladilar.
Aylik Bazda IMKB
Ocak ayinda ortalama yüzde 13.22'lik artisla 2001 yilina baslayan Borsa, Subat ayinda yüzde 17.72, Mart ayinda da yüzde 8.75 oraninda deger yitirdi.
Nisan ayinda bir tepki yükselisi yasanan Borsa'da hisselerin aylik ortalama deger artisi yüzde 54.15'e ulasti. Mayis ayinda ise ortalama yüzde 12.03 oraninda deger kaybi gerçeklesti.
Borsa Haziran ayinda yerinde saydi ve sadece yüzde 2.98 oraninda artis gösterdi.
Borsa'da Ilk 6 aya Toplu Bakis
Ilk 6 aya topluca baktigimizda, IMKB Ulusal-100 Endeksi 1,767.03 puanlik artisla 9,437.21 puandan 11,204.24 puana çikti. Hisse senetlerinin 6 aylik ortalama deger artisi yüzde 18.72 olarak gerçeklesti.
IMKB USA Dolar alti ayda yüzde 87 kazandirdi
Yilin ilk alti ayinda dolarin artisi yüzde 86.52, markin da yüzde 70.94 oldu. Borsa ise ilk alti ayda sadece yüzde 18.72 oraninda deger kazanabildi.
Dalgali kur uygulamasi, hazirlanan yeni program, fondaki bankalarin durumlari, Telekom özellestirmesi ve Fazilet Partisi'nin (FP) kapatilmasi davasindaki seyir yilin ilk yarisinda piyasalarin yönünü belirledi.
Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi'nda (IMKB) islem gören hisse senetleri yilin ilk yarisinda ortalama yüzde 18.72 oranindaki artisla bekleneni veremedi.
Dalgali kura geçilmesinin ardindan gelen hareketlilik sonucunda altin ve dövizdeki artislar yüzde 70-87 arasinda gerçeklesti. Külçe altin ve Cumhuriyet altinindaki artislar yüzde 87 düzeyinde olurken, 6 ay vadeli Hazine bonosu yüzde 28-29, 6 aylik mevduat faizi de net yüzde 14.09 oraninda kazandirdi.
Mevduat faizlerindeki çok inis çikisli seyri dikkate alarak, 6 ay boyunca parasini sürekli 1 ay vadeli mevduatta degerlendirenler ise ortalama yüzde 23.92 getiri elde ettiler.
Yatirim fonlarina katilma belgeleri ise ilk 6 ayda ortalama yüzde 52.06 oraninda artis sagladi.
Parasini sürekli aylik repoda degerlendiren yatirimcilar da ilk 6 ay sonunda net yüzde 38.66 verim sagladilar.
Aylik Bazda IMKB
Ocak ayinda ortalama yüzde 13.22'lik artisla 2001 yilina baslayan Borsa, S¸ubat ayinda yüzde 17.72, Mart ayinda da yüzde 8.75 oraninda deger yitirdi.
Nisan ayinda bir tepki yükselisi yasanan Borsa'da hisselerin aylik ortalama deger artisi yüzde 54.15'e ulasti. Mayis ayinda ise ortalama yüzde 12.03 oraninda deger kaybi gerçeklesti.
Borsa Haziran ayinda yerinde saydi ve sadece yüzde 2.98 oraninda artis gösterdi.
Borsa'da ilk 6 aya toplu bakis
Ilk 6 aya topluca baktigimizda, IMKB Ulusal-100 Endeksi 1,767.03 puanlik artisla 9,437.21 puandan 11,204.24 puana çikti. Hisse senetlerinin 6 aylik ortalama deger artisi yüzde 18.72 olarak gerçeklesti.
IMKB Ulusal Mali Endeks 3,207.57 puanlik artisla 16,045.49 puana, IMKB Ulusal Sanayi Endeksi 1,747.97 puanlik artisla 8,702.96 puana çikarken, IMKB Ulusal Hizmetler Endeksi 699.21 puanlik düsüsle 6,524.80 puana geriledi. Mali grup hisselerin 6 aylik ortalama deger artisi yüzde 24.99, sanayi grubundaki hisselerin yüzde 25.13 olurken, hizmetler grubundaki hisselerin ortalama deger kaybi yüzde 9.68'i buldu.
En çok deger kazananlar
Yilin ilk yarisinda Borsa'da en yüksek oranli getiriyi yüzde 597.87 artis Camis Lojistik Hizmetleri hisseleri sagladi. Yüzde 380.95'lik artisla Lüks Kadife hisseleri ikinci, yüzde 379.13'lük artisla Is Bankasi (KURUCU) hisseleri de üçüncü sirada yer aldi.
Ilk 6 ay sonunda en fazla deger yitiren hisse senetlerinin basinda, çesitli zamanlarda Borsa Yönetimi tarafindan tahtalari isleme kapatilanlar yer aldi. En çok deger yitiren Ilk 10 hisse senedinin 7'sini, çesitli tarihlerde tahtasi kapatilmis ve halen de kapali olan hisse senetleri olusturdu.
Yilin ilk yarisinda en çok deger kaybi yüzde 82.69'la halen tahtasi kapali olan Mudurnu Tavukçuluk hisselerinde oldu. 2000 yili sonunda Mudurnu Tavukçuluk hisselerinin 2 bin 600 lira olan fiyati tahtasi kapatildigi tarihte 450 liraya gerilemisti.
Ikinci siradaki Alfa Menkul Degerler'in hisseleri yüzde 64.44 oraninda, üçüncü sirada ve yine tahtasi hala kapali olan Gümüssuyu Hali hisseleri de yüzde 54.39 oraninda deger yitirdi.
Yilin ilk yarisinda islem gören toplam 306 hisse senedinden 197'si deger kazanirken, 109'u deger yitirdi.
Döviz
Dövizin ilk 6 aydaki verimi yüzde 70.35 ile yüzde 86.52 arasinda gerçeklesti. Istanbul Serbest piyasada alinip satilan dövizlerden ABD Dolari ilk 6 ay sonunda Türk Lirasi karsisinda yüzde 86.52 oraninda, Alman Marki yüzde 70.94 oraninda, Ingiliz Sterlini yüzde 77.14 oraninda, Isviçre Frangi yüzde 70.35 oraninda ve Fransiz Frangi da yüzde 70.47 oraninda prim yapti.
Haziran sonunda ABD Dolari'nin Türk Lirasi satis fiyati 1 milyon 259 bin lira, Alman Marki'nin 547 bin lira, Ingiliz Sterlini'nin 1 milyon 771 bin lira, Isviçre Frangi'nin 703 bin 300 lira ve Fransiz Frangi'nin da 162 bin 900 lira oldu.
Altin
Altin, 6 ay boyunca yüzde 87 dolayinda kazandirdi. 6 aylik sürede Cumhuriyet altinin satis fiyati yüzde 87.50, külçe altinin gram satis fiyati da yüzde 87.18 oraninda artis gösterdi.
Cumhuriyet altininin satis fiyati 6 ay boyunca 35 milyon lira artarak, 75 milyon liraya yükseldi. Külçe altinin gram satis fiyati da 5 milyon 100 bin liralik artis göstererek 10 milyon 950 bin liraya çikti.
Istanbul Altin Borsasi'nda (IAB) islem gören külçe altinin gram fiyati ise 6 ay boyunca yüzde 79.03 artis göstererek, 10 milyon 500 bin lira oldu.
Yatirim Fonlari
Menkul kiymet yatirim fonlarina katilma belgelerinin ilk 6 aydaki ortalama deger artisi yüzde 52.06 olarak gerçeklesti.
Katilma belgeleri arasindaki en yüksek oranli artislar, yüzde 94.50 ile Finans Yatirim A Tipi Degisken Fon, yüzde 89.48 ile Is Yatirim B Tipi Degisken Fon ve yüzde 87.70 ile Ekinciler B Tipi Tahvil Bono Fon belgelerinde oldu.
Ilk 6 ay içinde 4 katilma belgesi deger yitirdi. Bunlardan ikisi 2001 yili içinde piyasaya çikmisti. Bunlari degerlendirme disi biraktigimizda, yüzde 5.48 deger yitiren Kalkinma B Tipi Degisken Fon ve yüzde 2.88 deger yitiren Ege A Tipi Degisken Fon, ilk 6 ayin kaybettiren katilma belgeleri olarak siralandilar.
Yilin ilk yarisinda 18'i A tipi 5'i de B tipi olmak üzere 23 yeni fon çikti ve fonlarin sayisi da 286'ya ulasti.
Yatirim fonlarinin fiyat seyrini izleyen A.A Bilesik Fon Endeksi, 6 ay içinde 64,451 puan artarak 188,243 puana yükseldi.
Tahvil, Bono, Faiz, Repo
Hazine'nin ilk 6 ayda düzenledigi 2 tahvil ve 19 Bono ihalesinde nominal 27 katrilyon 124.8 trilyon lira, net olarak da 20 katrilyon 727.5 dolayinda satis yapildi.
2000 yili sonunda IMKB Tahvil ve Bono Piyasasi'nda olusan Haziran 2001 vadeli tahvil ve bono oranlarindan yola çikilarak yapilan hesaplamalara göre, tahvil ve bono yatirimcisinin ilk 6 aydaki net kazançlari yüzde 28-29 dolayinda gerçeklesti.
Ilk 6 ay boyunca, mevduat faizlerine baktigimizda ise çok hareketli bir seyir göze çarpiyor. 2000 yil sonunda yüzde 31-37 bandinda seyreden 6 ay vadeli mevduat faizleri inis-çikisli bir seyirin ardindan Haziran sonunda 55-66 bandina yükseldi.
2000 sonundaki ortalama oranlardan parasini 6 ay vadeli mevduat faizinde degerlendirenlerin dönem sonundaki net kazançlari yüzde 14.09 düzeyinde gerçeklesti. Faizlerdeki hareketlilige uyum saglayabilmek amaciyla yatirimcilarin parasini sürekli olarak 1 ay vadeli mevduat faizinde degerlendirdiklerini varsaydigimizda ise, 6 ay sonunda elde edilen ortalama net getiri yüzde 24-25 dolayinda oldu.
IMKB Tahvil ve Bono Piyasasi'nda gerçeklesen ortalama oranlar dikkate alindiginda, ilk 6 ay boyunca parasini sürekli aylik repoda degerlendiren yatirimcinin bu süre sonunda sagladigi net kazanci yüzde 39-40'ta kaldi.
Güçlü Ekonomiye Geçis Programi
14 Nisan 2001 - Bakan Kemal Dervisin açikladigi Türkiyenin güçlü ekonomiye geçis programini tam metin olarak asagida yer aliyor:
I. 1990-1999 DÖNEMINDE EKONOMIDE OLUSAN TEMEL SORUNLAR
1. Türk ekonomisi 1990li yillardan itibaren siklasan araliklarla ekonomik krizlerle karsi karsiya kalmaktadir. Yasanan bu krizlerde dissal etkenlerin de rolü olmakla beraber krizlerin baslica nedenleri: (i) sürdürülemez bir iç borç dinamiginin olusmasi ve (ii) basta kamu bankalari olmak üzere mali sistemdeki sagliksiz yapinin ve diger yapisal sorunlarin kalici bir çözüme kavusturulamamis olmasidir.
A. Sürdürülemez Iç Borç Dinamigi
2. Kamu kesimi toplam borç stokunun (net) GSMHya orani 1990 yilinda yüzde 29 iken, bu oran 1999 yili sonunda yüzde 61e ulasmistir. Iç borç stokundaki artis ise daha çarpicidir. 1990 yilinda yüzde 6 olan net iç borç stokunun GSMHya orani 1999 yilinda (kamu bankalarinin görev zararlari dahil) yüzde 42ye çikmistir.
3. Borç stokundaki bu artis, dönemin ilk yarisinda yüksek faiz disi kamu açiklarindan kaynaklanmis, ikinci yarida ise yüksek reel faizlerin etkisi belirgin hale gelmistir. Nitekim 1990-1994 döneminde yillik ortalama olarak faiz disi denge GSMHnin yüzde 4,5i oraninda açik verirken, enflasyondan arindirilmis faiz ödemelerini de içeren operasyonel kamu açigi yüzde 8,3 olmustur. 1995-2000 döneminde faiz disi denge GSMHnin yüzde 0,1i oraninda fazla verirken, operasyonel denge yüzde 5,8 açik vermistir.
Kamu Net Borç Stogunun GSMHya Orani
4. Yüksek kamu açiklarinin yanisira 1994 yilindan sonra kamu kesiminin net dis borç ödeyici durumunda olmasi, yeterince derin olmayan yurtiçi mali piyasalar üzerinde baski olusturmus ve reel faiz oranlarinin yüksek seviyede kalmasina yol açmistir. Bu dönemde yüksek ve degisken enflasyon ortami risk primini artirmak suretiyle reel faiz oranlarinin yüksek seyretmesinde etken olan bir diger unsurdur. 1992-1999 döneminde yillik ortalama GSMH büyüme hizi yüzde dördün altinda kalirken, iç borçlanma reel faiz orani yüzde 32 olmustur. Yüksek reel faizler kamu kesiminin borçlanma ihtiyacini daha da artirmis ve hergün Türkiyeyi daha zor bir duruma götüren bir borç-faiz kisir döngüsünü ortaya çikarmistir. Borç stokundaki artisla birlikte bu durumun sürdürülemez oldugu açiktir.
Iç Borçlanma Reel Faiz Orani ve GSMH Büyüme Hizi (%)
5. 1990li yillarin ikinci yarisinda borç stokundaki artista reel faizlerdeki artis belirleyici olmakla birlikte, borç-faiz kisir döngüsünün çözülmesinde kamu gelir ve harcamalarinda kalici bir iyilesmenin saglanmasinin sart oldugu açiktir. Bu çerçeveden bakildiginda, son on yillik dönemde kamu açiklarindaki artista harcamalara iliskin olarak asagida siralanan faktörler etkili olmustur:
i) Bütçe disi fonlar, döner sermayeler ve mahalli idarelerin kontrol disi harcamalarindaki artis ve özellikle görev zararlari basta olmak üzere bazi harcamalarin kamu bankalari kanaliyla seffaf olmayan bir sekilde karsilanmasi ve bu suretle kamu maliyesinde bütünlük ve disiplinin bozulmasi,
ii) Kamu sektöründeki asiri istihdam politikasi ve verimlilikle uyumlu olmayan maas ve ücret artislari,
iii) Kamu yatirim proje stokundaki asiri artis, yüksek maliyet ve verimsizlik,
iv) Sosyal Güvenlik Kurumlari aktüeryal dengelerinin bozulmasi nedeniyle açiklarinin hizla yükselmesi,
v) Gerçek ihtiyaci karsilamayan tarimsal destekleme politikalari,
vi) Ekonomik etkinlige ters düsen müdahalelerle yönlendirilen, yüksek maliyetle ve verimsiz olarak çalisan büyük bir KIT sisteminin varligi,
6. Kamu gelirlerinde ise temel sorun, vergi oranlarinin yüksek olmasina ragmen vergi tabaninin dar olmasi nedeniyle, toplam vergi tahsilatinin yetersiz kalmasi ve vergi yükünün adaletsiz bir biçimde dagilmasidir.
7. Yüksek maliyetli iç borçlanma ile karsilanmasi, faiz giderlerinin bütçe içerisindeki payini hizla artirmistir. Nitekim, 1990 yilinda toplanan her 100 liralik vergi gelirinin 32 lirasi faiz ödemek için kullanilirken, 1999 yilinda bu rakam 72 liraya yükselmistir. Bu gelismelerin sonucunda devlet egitim, saglik, adalet gibi asli fonksiyonlarina yeterli kaynak ayiramaz hale gelmistir.
Konsolide Bütçe Faiz Ödemelerinin Vergi Gelirlerine Orani
B. Mali Sistemdeki Sorunlar
8. Kamu bankalarina devlet tarafindan verilen tarim kesimi ile küçük ve orta boy isletmeleri destekleme görevi sonucunda olusan zararlarin zamaninda ödenmemesinin yanisira uzun yillardir devam eden ve ekonomik etkinlige ters düsen müdahaleler, kamu bankalarinin iyi yönetilememesi ve asli fonksiyonlarin disinda görev verilmesi bu bankalarin mali bünyelerini önemli ölçüde bozmustur. Kamu bankalarinin finansman ihtiyaçlarini kisa vade ve yüksek maliyetle piyasadan karsilamalari bir yandan zararlarinin gittikçe artmasina, diger yandan da mali sektörde istikrarsizlik unsuru olmalarina yol açmistir. Bu durum, piyasalarda faiz oranlarinin yüksek seviyelerde seyretmesine neden olmustur. Sonuç olarak, kamu bankalari bankacilik islevini yerine getiremez hale gelmis ve bu bankalar Türkiyedeki toplam mevduatin yüzde 40ini toplarken krediler içindeki paylari yüzde 26da kalmistir.
Kamu Bankalari Görev Zararlari Stoku (GSMHye Oran)
9. Son yillarda yüksek reel faizlere de bagli olarak kamu kesimi borçlanma ihtiyacindaki artis özel bankalarin reel ekonomiye kaynak saglamaktan uzaklasarak kamu açiklarini finanse etmeye yönelmelerine yol açmistir. Devlet iç borçlanma senetlerinin mevduat bankalarinin toplam aktifleri içindeki payi 1990 yilinda yüzde 10dan 1999 yilinda yüzde 23e çikmistir. Ayni dönemde özel sektöre açilan kredilerin toplam aktifler içindeki payi ise yüzde 36dan yüzde 24e inmistir. Böylece bankalar üreticiyi ve reel ekonomiyi yeterli ölçüde destekleyememistir.
10. Yüksek enflasyon ortami ve belirsizlikler tasarruf sahiplerinin kisa vadeye yönelmesine yol açmis, bankalarin varlik ve yükümlülükleri arasindaki vade uyumsuzlugu artmistir.
Menkul Degerler Cüzdani ve Özel Sektöre Açilan Krediler
(Toplam Aktifler Içerisindeki Pay,%)
11. Yüksek ve degisken enflasyon ile süratle artan borç stoklari neticesinde TLye olan güvenin zayiflamasi para ikamesini de hizlandirmistir. Döviz Tevdiat Hesaplarinin repo dahil toplam mevduatlar içindeki payi 1990 yilinda yüzde 25den 1999 yilinda yüzde 42ye yükselmistir.
Döviz Tevdiat Hesaplari / (Toplam Mevduat+Repo)
12. Toplam mevduatin yarisina yakin bir kisminin döviz tevdiat hesaplarina yönelmesinin yanisira, bankalarin yurtdisindan borçlanmalarindaki artis döviz yükümlülüklerini önemli ölçüde yükseltmistir. Diger yandan bankalar basta kamu kagitlari olmak üzere getirisi yüksek Türk Lirasi cinsinden araçlara yönelmislerdir. Bu durum bankacilik sisteminin yabanci para açik pozisyonunu yükseltmis ve bankalar kur riskine karsi önemli ölçüde kirilgan hale gelmistir.
13. Mali sektörün saglikli bir yapiya kavusturulmasi için özkaynaklarinin artirilmasi, yasal düzenlemelerin uluslararasi standartlara uyumundaki eksikliklerin giderilmesi ve seffafligin saglanmasi yönünde çalismalarin hizla sürdürülmesi ihtiyaci devam etmektedir.
II. 2000 YILI ENFLASYONLA MÜCADELE PROGRAMI VE GELISMELER
14. Bu ortamda, 2000 yili basinda enflasyonu düsürmek ve ekonomide büyüme ortamini yeniden saglamak amaciyla kapsamli bir ekonomik program uygulamaya konulmustur. Program kapsaminda siki maliye politikasi uygulanmasi ve kapsamli yapisal reformlarin hayata geçirilmesinin yanisira, enflasyonist bekleyisleri hizla asagiya çekmek için döviz kurlari hedeflenen enflasyona göre belirlenerek önceden açiklanmis ve para politikasi likidite genislemesini yabanci kaynak girisine baglayan bir çerçeveye oturtulmustur.
15. Programin uygulanmasinda kamu açiklarini daraltma ve yapisal reformlar alaninda önemli adimlar atilmistir. Yapisal reformlar kapsaminda, uzun yillardir açik veren sosyal güvenlik sistemi yeniden düzenlenmis ve sistemin aktif ve pasifleri arasindaki dengenin saglanmasi yönünde önemli adimlar atilmistir. Tarimda dogrudan gelir destegi sistemine geçisin ilk adimlari atilmis, pilot bölgelerdeki uygulamalarda olumlu sonuçlar alinmis, kredi faizleri kaynak maliyetlerine göre belirlenmistir. Mali sektör reformu sonucunda kurulan Bankacilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile bankacilik sektörünün düzenlenmesi, gözetimi ve denetimi islevlerinin tek bir otorite altinda toplanmasi hedeflenmistir. Özellestirmeye iliskin olarak 2001 yili içerisinde Petrol Ofisinin yüzde 51inin blok satisi, TÜPRASin halka arz yolu ile yüzde 31.5nun satilmasi mümkün olmustur. Bunun yanisira, cep telefonu lisans satisinda beklenenin üzerinde gelir elde edilmistir.
16. Programin uygulanmaya konulmasiyla birlikte faiz oranlari beklentilerin üzerinde hizla gerilemis, enflasyon önemli ölçüde yavaslamis, üretim ve iç talep canlanmaya baslamistir.
17. Ancak, enflasyonun programda öngörüldügü hizla düsmemesi sonucunda Türk Lirasinin beklenenin üzerinde reel deger kazanmasi, iç talepte görülen hizli canlanma, ham petrol, dogal gaz gibi enerji fiyatlarindaki artis ve Euro/$ paritesindeki gelismeler sonucunda 2000 yilinda cari islemler açigi öngörülen düzeyin önemli ölçüde üzerine çikmistir. Bu gelisme iç ve dis piyasalarda mevcut kur sisteminin sürdürülebilirligi ve cari islemler açiginin finansmani konusundaki endiseleri artirmistir.
18. Bazi önemli kamu isletmeleriyle ilgili çalismalarin hedefe ulasmamasi, kamu bankalarina iliskin düzenlemelerde yasanan sorunlar, bazi politik belirsizlikler, kur çapasina benzer bir Para Kuruluna dayali Arjantin ekonomisindeki gelismelerin de etkisiyle uluslararasi sermayenin gelisen piyasalara daha ihtiyatla yaklasmasi, 2000 yilinin ikinci yarisinda Türkiyeye dis kaynak girisinin azalmasina yol açmistir.
19. Uygulanmakta olan kur çipasina dayali para politikasi geregi likidite yaratim mekanizmasinin döviz girisine dayandirilmis oldugu bir yapida dis kaynak imkanlarindaki bu daralma likiditedeki artisin da yavaslamasina yol açmistir. Artan likidite sikisikliginin bir yansimasi olarak Temmuz-Agustos döneminde yüzde 30 civarina gerilemis olan kisa vadeli faiz oranlari Eylül ayindan itibaren yeniden yükselmeye baslamistir. Bankacilik kesiminin likidite, faiz ve kur risklerine karsi duyarliliginin daha da arttigi bir dönemde ortaya çikan faizlerdeki bu yükselme egilimi özellikle yabanci yatirimcilarin izlenmekte olan programin sürdürülebilirligi üzerindeki endiselerini artirmistir.
20. Kasim ayinin ikinci yarisinda kisa vadeli faizlerde yasanan siçrama ile esasli olarak tahvil-bono ve hisse senedi fiyatlari keskin bir biçimde düsmüs ve portföyünde önemli ölçüde devlet iç borçlanma senedi bulunduran orta ölçekli bir bankanin TMSFye alinmasi mecburiyetiyle karsilasilmistir. Yabanci yatirimcilarin ülkeyi terketme çabalari sonucunda Merkez Bankasi 6 milyar dolar civarinda döviz satisinda bulunmus ve rezervler azalmistir.
21. Krizin daha da derinlesmesini önlemek amaciyla Kasim ve Aralik aylarinda bir dizi önlem alinmis, yapisal reformlarin hizlandirilmasi kararlastirilmis ve yürütülmekte olan Stand By Düzenlemesinin 7,5 milyar dolar tutarinda Ek Rezerv Kolayligi ile desteklenmesi yönünde Uluslararasi Para Fonu ile anlasma saglanmistir.
22. Kasim krizi sonrasinda alinan önlemler ve IMF ile varilan anlasma sonucunda mali piyasalardaki dalgalanmalar kismen giderilmis, Merkez Bankasinin döviz rezervleri artmis ve faiz oranlari kriz ortamina göre önemli ölçüde gerilemistir. Ancak faiz oranlarinin kriz öncesi döneme göre yüksek seviyelerde kalmasi özellikle asiri gecelik borçlanma ihtiyacinda olan kamu bankalariyla portföyünde yogun olarak Devlet Iç Borçlanma senetleri bulunduran TMSF kapsamindaki bankalarin mali yapilarini daha da bozmustur.
23. Subat ayinda Hazine ihalesi öncesindeki olumsuz gelismeler uygulanan programa olan güvenin tamamen kaybolmasina neden olmus ve Türk Lirasina karsi ciddi bir atak meydana gelmistir. Nitekim, 19 Subatta bir gün valörlü 7.6 milyar dolarlik döviz talebi olmustur. Merkez Bankasi yüksek seviyedeki bu döviz talebine karsi likiditeyi kontrol etmeye çalismis, likidite sikisikligi özellikle kamu bankalarinin asiri düzeyde günlük likidite ihtiyaçlari nedeniyle ödemeler sisteminin kilitlenmesine neden olmustur. Bu ortamda uygulanmakta olan döviz kuru sistemi terkedilerek Türk Lirasi dalgalanmaya birakilmistir.
24. Merkez Bankasi kurlarin dalgalanmaya birakilmasinin ardindan, ödemeler sistemine islerlik kazandirmak amaciyla piyasalarin TL ihtiyacini karsilamaya baslamis ve bunun sonucunda kisa vadeli faiz oranlari yüzde 80 civarina gerilemistir.
25. Ancak, Kasim 2000 ve Subat 2001 krizleri bankacilik sektörünün içinde bulundugu sorunlari daha da agirlastirmis ve yeni sorunlar ortaya çikarmistir. Bankacilik sektörü Kasim krizi sonrasinda faiz riski, Subat krizi sonrasinda ise hem faiz hem de kur riski sonucu önemli kayiplarla karsi karsiya kalmistir. Basta kamu bankalari olmak üzere, bankacilik sisteminin yeniden yapilandirilmasi için ihtiyaç duyulan kaynaklar kamu maliyesi üzerine önemli bir yük getirmis bulunmaktadir.
26. Yasanan krizler; faizlerde ve enflasyonda artis, döviz kurlarindaki dalgalanmayla birlikte tüm ekonomide bir belirsizlik ortamina yol açmistir. Bu durum, reel sektörü de çok olumsuz etkilemistir. Mali sektörde yasanan sikintilar reel kesime yeni kredi imkanini ortadan kaldirirken, reel kesimin kredi geri ödemelerinde de önemli sorunlara yol açmaktadir.
III. GÜÇLÜ EKONOMIYE GEÇIS PROGRAMI
A- Programin Temel Amaç ve Araçlari - Ekonominin Yeniden Yapilandirilmasi ve Istikrarin Kalici Kilinmasi
27. Yeni programin temel amaci kur rejiminin terkedilmesi nedeniyle ortaya çikan güven bunalimi ve istikrarsizligi süratle ortadan kaldirmak ve esasli olarak bu duruma bir daha geri dönülmeyecek sekilde kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapilandirilmasina yönelik altyapiyi olusturmaktir. Eski düzene dönmek artik gerçekten mümkün degildir.
28. Bu dogrultuda;
(i) Programimiz öngörülen hedeflere ulasilmasi ve ekonominin yeniden yapilandirilmasi konusunda kesin bir siyasi taahhüdü ve destegi içermektedir.
(ii) Kamuda kaynak tahsisi sürecinde seffaflik ve hesap verilebilirligin saglanmasi, rasyonel olmayan müdahelelerin bir daha geri dönüs olmayacak sekilde önlenmesi, iyi yönetisimin güçlendirilmesi ve yolsuzlukla mücadelenin önlenmesi hedeflenmektedir.
(iii) Bütün bunlarla, katlanilan fedakarliklarin bosa gitmesinin önlenmesi ve piyasalarda güven ortaminin yeniden saglanmasi amaçlanmaktadir.
29. Yeni program bu temel ilkeler çerçevesinde;
(i) Dalgali kur sistemi içinde enflasyonla mücadeleyi kesintisiz ve kararli biri biçimde sürdürmeyi,
(ii) Bankacilik sektöründe kamu ve TMSF bünyesindeki bankalar basta olmak üzere hizli ve kapsamli bir yeniden yapilandirilmayi, böylece bankacilik kesimi ile reel sektör arasinda sagliklikli bir iliski kurmayi,
(iii) Kamu finansman dengesini bir daha bozulmayacak bir biçimde güçlendirmeyi,
(iv) Toplumsal uzlasmaya dayali, fedakarligin tüm kesimlerce adil bir biçimde paylasilmasini öngören ve enflasyon hedefleri ile uyumlu bir gelirler politikasi sürdürmeyi ve,
(v) Bütün bunlari etkinlik, esneklik ve seffaflik ile saglayacak yapisal unsurlarin yasal altyapisini olusturmayi;
kendisine alt hedefler olarak seçmistir.
30. Nihai amacimiz, ekonomide sürdürülebilir bir gelisme ortamini saglayarak kaynak kullanma sürecindeki verimliligi artirmak, disa açik bir yaklasimla piyasa kosullarinda rekabet gücümüzü gelistirmek ve böylece ekonomide büyümeyi, yatirim ve istihdami artirarak halkimizin gelecege umutla bakmasini ve refah düzeyini kalici bir biçimde yükseltmek olacaktir.
B. Yapisal Yenilenme ve Yasal Düzenlemeler
31. Program çerçevesinde asagida siralanan dört ana alanda 15 yasal düzenleme yapilmaktadir:
(i) Mali Sektörün Yeniden Yapilandirilmasi
(ii) Devlette Seffafligin Artirilmasi ve Kamu Finansmaninin Güçlendirilmesi
(iii) Ekonomide Rekabetin ve Etkinligin Artirilmasi
(iv) Sosyal Dayanismanin Güçlendirilmesi
(1) Mali Sektörün Yeniden Yapilandirilmasi
32. Bankalarin mali bünyelerinin saglikli bir yapiya kavusturulmasi mali piyasalarin ve reel sektörün istikrari bakimindan büyük önem tasimaktadir. Bu kapsamda öncelikli olarak Bankalar Kanununda degisiklikler öngören yasal süreç baslatilmistir.
33. Bankalardaki mevduat ve bankalarin diger yükümlülüklerine yönelik olarak ilan edilen garanti uygulamasina devam edilecektir.
Yasal Düzenlemeler :
1. BÜTÇE KANUNUNDAKI DEGISIKLIKLER TBMM Genel Kurulunca kabul edilmistir.
2. GÖREV ZARARLARINI KALDIRAN KARARNAME VE KANUN Kararname Basbakanliga sunulmustur. Kanun hazirlik çalismalari devam etmektedir.
3. BORÇLANMA YASASI Önümüzdeki Hafta Basbakanliga sunulacaktir.
4. KAMULASTIRMA YASASI TBMMne sunulmustur.
5. 15 BÜTÇE VE 2 BÜTÇE DISI FONUN KAPATILMASI ILE ILGILI YASA Hazine Müstesarligi tarafindan hazirlanmakta olup, kisa bir süre içerisinde Basbakanliga sunulacaktir.
6. KAMU IHALE YASASI Yasa hazirlik asamasindadir.
7. MERKEZ BANKASI YASASI Basbakanliga sunulmustur.
8. BANKALAR KANUNUNDAKI DEGISIKLIKLER Bankalar Kanununda degisiklik öngören taslak Basbakanliga sunulmak üzeredir. Ayrica kamu bankalari ile ilgili kararname çikartilmis ve ortak yönetim kurulu atanmistir.
9. IS GÜVENCESI YASASI AB Ulusal Programinda kisa vadeli öncelikler arasina alinmis olup yasa hazirligi için sosyal taraflarla görüsmeler yürütülmektedir.
10. EKONOMIK VE SOSYAL KONSEY YASASI TBMM Genel Kurulunca kabul edilmistir.
11. SIVIL HAVACILIK YASASINDA DEGISIKLIK TBMMye sunulmustur.
12. TELEKOM YASASI Kanun Teklifi Basbakanliga sunulmustur.
13. SEKER KANUNU Cumhurbaskanligina sunulmustur.
14. TÜTÜN KANUNU Yasa hazirlik asamasinda olup, kisa bir süre içerisinde Basbakanliga sunulacaktir.
15. DOGALGAZ KANUNU TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilmistir.
34. Kamu ve TMSF bünyesindeki bankalarin yüksek tutarli nakit açiklarini gidermek amaciyla günlük olarak piyasalara fon ihtiyaci için basvurmalari, hem piyasalarin dengesini hem de mali bünyelerini bozmaktadir. Bu olumsuzlugun giderilmesi için kamu bankalarina Hazineden alacaklarina karsilik olarak piyasa kosullarina uygun faizli Hazine kagidi verilerek, görev zarari alacaklarinin tümü en kisa sürede ortadan kaldirilacaktir. Kamu ve fon bankalari, belirli bir program dahilinde, bu kagitlar karsiliginda Merkez Bankasindan repo veya satis karsiligi temin edecekleri likidite ile diger bankalara ve banka disi kesime olan gecelik yükümlülüklerini azaltacaklardir. Merkez Bankasi likidite fazlasini ters repo ve interbank islemleri yoluyla piyasadan çekecektir. 2001 yili içinde Hazine, kamu ve fon bankalarina mali durumlarini güçlendirmek amaciyla 10.3 katrilyon lira tutarinda kagit vermistir.
35. Bankacilik sektörünün yeniden yapilandirilmasina yönelik diger çalismalar (i)Kamu bankalari, (ii) TMSF bünyesindeki bankalar ve (iii) Özel bankalar olmak üzere üç ana grupta ele alinmaktadir.
Kamu Bankalari
36. Kamu bankalarinda yasanan sorunlarin tekrar olusmamasi için likidite sorunlarinin giderilmesi ile esasli olarak gerekli olan diger önlemler de alinmaktadir. Bu çerçevede;
(i) Kamu bankalarina zarar olusturacak görev verilmeyecektir. Mevcut görev zararlarina iliskin kararnameler iptaline iliskin kararname Basbakanliga sevkedilmistir. Kanunlarla verilen görevlerin tasfiyesine iliskin çalismalar devam etmektedir. Gerekli görüldügü hallerde kamu bankalari kanaliyla verilecek destek, bütçeye konulacak ödeneklerden karsilanacaktir.
(ii) Mevcut kosullarda yetersiz düzeyde bulunan kamu bankalarinin sermayeleri kisa süre içinde yeterli seviyeye getirilecektir. Artirilan sermaye tutarlari hemen ödenecektir.
(iii) Kamu bankalarinin faaliyetlerinin etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde sürdürmeleri dogrultusunda, her bankanin ihtisas alanindaki kredilerini kaynak maliyetlerini dikkate alarak sürdürmeleri saglanacaktir.
(iv) Emlak Bankasinin Ziraat Bankasi ile birlestirilmesi çalismalari devam etmektedir.
(v) Kamu bankalarinin yönetiminin profesyonel bankacilardan olusan bir ortak yönetim kuruluna devredilmesi süreci baslatilmistir. Bu kurula kamu bankalarini yeniden yapilandirma ve özellestirmeye hazirlama yetkisi verilmistir.
(vi) Kamu bankalarinin verimsiz subeleri kapatilacak ve personel sayisini azaltmak için emeklilik tesvik edilecektir
37. Kamu bankalari ile ilgili bu düzen degisikligi Türkiye için köklü bir degisimdir. Uzun yillardir süren bozuk düzenin sonudur.
TMSF Bünyesindeki Bankalar
38. TMSF bünyesindeki bankalarin sorunlarinin en kisa sürede çözüme kavusturulmasi mali sistemin istikrari ve kamu maliyesine getirdikleri yükün azaltilmasi bakimindan önem tasimaktadir.
39. TMSF bünyesindeki 13 bankadan 5i Sümerbank bünyesinde birlestirilmistir. Sümerbank bünyesinde birlestirilen bankalarin Fona devir tarihinde 9141 olan çalisan sayisi Mart 2001 itibariyle 4596ya, 396 olan sube sayisi ise 213e indirilmistir. Haziran 2001 itibariyle sube sayisi 134e indirilecektir.
40. TMSF bünyesinde bulunan Demirbankin satis süreci devam etmekte olup, tekliflerin degerlendirilmesi Nisan ayi sonuna kadar bitirilecektir. 6 Nisan 2001 tarihine kadar teklif alinamamis olan bankalar Sümerbank veya bir diger geçis bankasi bünyesinde birlestirilecektir. Bu bankalarin sube ve çalisan sayisi rasyonel düzeye indirilecektir.
41. Bankalar Kanununda yapilacak degisiklikle TMSF bünyesindeki bankalarin alacaklarinin tahsil kabiliyetinin artirilmasi ve tahsil sürecinin hizlandirilmasi saglanmis olacaktir. Ayrica, olusturulan Aktif Yönetim Birimi ile Fon bünyesindeki bankalarin kötü aktifleri tek elden ve etkin bir biçimde yönetilecektir.
Özel Bankalar
42. Yasanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen bazi özel bankalarin bir an önce saglikli bir yapiya kavusmalarini saglayacak düzenlemeler baslatilmistir. Bu kapsamda;
(i) BDDK sermaye yeterliligi kriterini de dikkate alarak, özel bankalar ile sermaye artirimi ve yeniden yapilanma planlari üzerinde belirli bir takvime dayali anlasmalar yapmaktadir. Bu çalismalar hizlanacaktir.
(ii) Bankalarin dönem karlarini sermayeye ilave etmeleri saglanmistir.
(iii) Hem bankalarin hem de sirketlerin devir ve birlesmelerini kolaylastiracak ilave tedbirlerle ilgili çalismalar sürdürülmektedir.
(iv) Makul bir geçis dönemi taninarak bankalarin mali olmayan istiraklerinin özkaynaklara orani daraltilmaktadir.
(v) Bankalar Kanununda yapilacak degisiklikle özel karsiliklarin kurumlar vergisi matrahinin tespitinde gider sayilmasi konusundaki yasal düzenlemelere açiklik kazandirilmaktadir.
(vi) Bankacilik sistemindeki gelismeler çerçevesinde uzun vadeli yatirimlari özendirmek ve tasarruf araçlari arasindaki farkliliklari gidermek amaciyla vergi ve munzam karsiliklar gözden geçirilecektir.
(2) Devlette Seffafligi Artiracak ve Kamu Finansmanini Güçlendirecek Düzenlemeler
Görev Zararlari ile Ilgili Düzenlemeler
43. KITlerin faaliyetlerinde zarar olusturacak görevlerin en aza indirilmesi yönünde düzenlemeler yapilmaya devam edilecektir. Büyük bir çogunlugu kamu bankalarinda bulunan görev zararlarinin kaldirilmasina yönelik Bakanlar Kurulu karar taslagi Basbakanliga sunulmus, Kanun taslaginin hazirligi ise tamamlanmak üzeredir. Bundan böyle kamu bankalarina görev verilmesi halinde bununla ilgili giderlerin karsiligi ilgili yil bütçesine konularak kuruluslara pesin ödeme yapilacaktir.
44. Bilindigi üzere ilgili yasalarin hükümleri geregince bilançolarin ibra edilmesi yasal ve idari takibi ortadan kaldirmamaktadir. Bu çerçevede, Kamu Bankalarinin görev zararlarinin ödenmesi idari ve yasal takibi ortadan kaldirmasi mümkün degildir
45. Kamu bankalarinin Subat sonu itibariyle mevcut gecelik yükümlülüklerinin üçte ikisi karsiliginda piyasa kosullarina uygun Hazine kagitlari verilmistir. Kalan kisim için Mayis sonuna kadar Hazine kagidi verilecektir. Hazine ve Merkez Bankasi koordineli bir sekilde hareket ederek piyasalarda olumsuz etki yaratmayacak sekilde kagitlarin nakde dönüstürülmesini saglayacaktir.
Borçlanma Yasasi
46. Bu kanun ile devlette seffafligin ve hesap verilebilirligin saglanmasi hedeflenmektedir. Bugüne kadar basta bütçe kanunlari olmak üzere degisik yasal metinlerle düzenlenen iç ve dis borçlanma ile devletin garanti verme sistemi tek bir kanunla düzenlenerek kamu borç yönetiminin sinirlari belirlenmis açik ve saydam kurallara baglanacaktir. Ayrica, borçlanma ve borç yönetimi politikasi esnek, çabuk karar verebilen ve kararlarini çabuk uygulayabilen bir alt yapiya kavusturulacaktir. Yapilan borçlanmalarla ve verilen garantilerle ilgili olarak her 3 ayda bir TBMM bilgilendirilecek ve borç yönetim raporu Meclise sunulacaktir.
Kamulastirma Yasasi
47. Anayasamizda ve Kanunda öngörülen bedelin nakden ve pesin olarak ödenmesi ilkesi, uygulamada amacindan saptirilmaktadir. Idareler, kamulastirma kararlarinin alinmasinda ve kiymet takdirlerinde mali disiplin anlayisindan uzaklasmaktadir. Bu kanunla yeterli ödenegi temin edilmeden kamulastirma islemine baslanilmayacaktir. Öncelikle satinalma ve trampa usulünün uygulanmasi yoluna gidilecektir. Anlasma saglanamamasi halinde kamulastirma bedeli mahkemece tespit edilecektir.
Kamu Ihale Yasasi
48. Devlet Ihale Kanununun degistirilmesi ile daha rekabetçi ve etkin bir ihale sisteminin olusturulmasi ve uluslararasi standartlara uyum saglanmasi amaçlanmaktadir. Bu yasa ile devlet ihalelerinde, uygulama projesine dayali anahtar teslimi ihale yapilarak hem daha etkin ve rekabete açik bir ihale yöntemi izlenecek, hem de ihale edilen projelerde maliyet artisi önlenecektir.
Bütçe ve Bütçe Disi Fonlarin Kapatilmasi
49. Halen kapatilmis bulunan 46 bütçe ve 6 bütçe disi fona ek olarak 15 bütçe ve 2 bütçe disi fonun daha kapatilarak fon sisteminde nihai bir konsolidasyon saglanmasi ve böylelikle mali disiplin ve seffafligin temini amaçlanmaktadir.
(3) Ekonomide Rekabeti ve Etkinligi Artiracak Düzenlemeler
Seker Kanunu
50. Seker üretiminde, fiyatlandirmasinda ve pazarlamasinda usul ve esaslar getirerek piyasadaki istikrarin saglanmasi amaçlanmaktadir. 2002-03 üretim döneminden itibaren Devlet tarafindan fiyat açiklanmayacaktir. Seker piyasasi, Seker Kurulu tarafindan düzenlenecektir. Ihtiyaç fazlasi seker üretimine son verilerek devletin zarara ugramasi engellenecektir. Üretici ekim öncesinde fiyati bilerek ekim karari verecektir. Türk insani daha ucuza seker tüketecektir. Tüm çiftçilere dogrudan gelir destegi verilerek gelir kaybi giderilecektir. Seker fabrikalarinin özellestirilmesinin önü açilacaktir.
Tütün Kanunu
51. Tütün mamülleri ve alkollü içkilerin fiyatlandirilmasi, dagitimi, satisi ve kontrolü ile ilgili usul ve esaslar Tütün Mamülleri ve Alkollü Içkiler Piyasasi Düzenleme Kurulu tarafindan düzenlenecektir. 2002 üretim döneminden itibaren devlet nam ve hesabina alim yapilmayacaktir. Tekelin üretim ve pazarlama birimlerinin özellestirmesinin altyapisi hazirlanmis olacaktir. Fazla üretilen tütünün çürümesi ve yakilmasi uygulamasina son verilecektir. Sözlesme ve açik artirma sistemiyle üreticinin önündeki belirsizlikler kalkacaktir. Tütün üreticisinin de alternatif ürün projesi ve dogrudan gelir destegi ile desteklenmesi gerçeklestirilecektir.
Dogalgaz Kanunu
52. Dogalgazin kaliteli, sürekli, ucuz, rekabete dayali esaslar çerçevesinde ve çevreye zarar vermeyecek sekilde tüketicilerin kullanimina sunulmasi için dogalgaz piyasasinin serbestlestirilmesi kanunun ana amacidir. Yeni Kanun ile BOTASin dogal gazin ithalati, iletimi ve dagitimindaki tekel hakki kaldirilacak tüm asamalarda özel sektörün katilimi saglanacaktir. Bu sekilde olusacak piyasa mali açidan güçlü, istikrarli ve seffaf bir yapiya oturtulacaktir. Dogalgaz piyasasi, elektrik piyasasi için olusturulan Kurul ile birlestirilerek bagimsiz bir kurul tarafindan düzenlenecektir.
Türk Telekomun Özellestirilmesi
53. Türk Telekomun özellestirilmesini hizlandirmak için :
(i) Kamu yarari ve ulusal güvenlik amaciyla tutulan Altin Hisse disindaki hisselerin stratejik ortaga blok satis, halka arz ve çalisanlara satis yollariyla özellestirilmesine,
(ii) Sabit telefon hizmetlerinde kamu tekelinin özellestirme sonrasi kaldirilmasina,
(iii) Lisans verme yetkisinin Telekominikasyon Kurumuna verilmesine,
(iv) sektörün yönetiminde etkinligi artiracak ve bu ilkeler dogrultusunda özellestirmeyi hizla gerçeklestirecek icraatin baslamasina,
(v) Yabanciya blok satis oraninin %50nin altinda olmasina,
imkan saglayan yasal süreç baslatilmistir.
Böylece tüm sektörlerin teknolojik yaristaki yerini belirleyecek olan Telekomünikasyon altyapisinin hizli bir sekilde gelismesi saglanacaktir. Sektörün önündeki engeller kaldirilarak yerli ve yabanci yatirimcilarin katilimi saglanacaktir.
Sivil Havacilik Kanunu
54. Hava yollarinin iç hat uçus fiyatlarinin serbestçe belirlenmesine imkan saglanacaktir. Türk Havayollarinin ve diger havayolu sirktelerinin ücret tarifelerini serbestçe tesbit edebilmeleri, bu ücretleri gün ve saat itibariyle farklilastirmak suretiyle mevcut uçak kapasitesini etkin bir biçimde kullanmalarini saglayacaktir. Ayrica, bu düzenleme sektörde rekabeti artiracagindan orta ve uzun vadede istihdam artisina katkida bulunacaktir. Sektörün daha da gelismesi hem turizm için yararli olacak hem de yurtdisindaki vatandaslarimiz da dahil bu sektöre kaynak yatirilmasi özendirilecektir.
(4) Sosyal Dayanismayi Güçlendiren Düzenlemeler
Is Güvencesi Yasasi
55. Avrupa Birligi Ulusal Programinda kisa vadeli öncelikler arasina alinmis olup yasa hazirligi için sosyal taraflarla görüsmeler yürütülmektedir.
Ekonomik ve Sosyal Konsey Yasasi
56. Ekonomik ve sosyal politikalarin olusturulmasinda toplum kesimleri arasinda uzlasma ve isbirliginin gelistirilmesi amaçlanmaktadir. Kamu kesimi, isçi, isveren ve diger sivil toplum örgütlerini biraraya getiren konseyle ilgili yasa çikarilmistir.
(5) Reel Ekonomiye Yönelik Önlemler
57. Ihracatin artirilmasina yönelik ilave tedbirler alinacaktir. Bu kapsamda;
i) Bütçeden ve diger kaynaklardan saglanacak finansmanlar çerçevesinde Eximbankin kredi imkanlari artirilacak,
ii) Ihracatta KDV ödemeleri hizlandirilacak,
iii) Desteklerle ilgili uygulamalarda bürokratik islemler azaltilacaktir.
Bu kapsamda bugüne kadar bütçe ödenekleri öne çekilerek Eximbanka 128 trilyon lira aktarilmistir. Bu tutarin 103 trilyon lirasi son hafta içinde gerçeklestirilmistir.
58. Dogrudan yabanci sermayenin Türkiyeye girisini hizlandirmak amaciyla daha önce Anayasada yapilan degisiklikle getirilen uluslararasi tahkim imkani ile ilgili gereken kanun çikarilacaktir. Bunun yanisira dogrudan yatirimin önündeki idari ve bürokratik engelleri ortadan kaldiracak bir eylem plani çalismalari baslatilmistir
59. Esnaf, sanatkar, KOBIler ve tarim kesiminin krizden asgari seviyede etkilenmelerini temin etmek amaciyla Ziraat ve Halk Bankasindan kullanmis olduklari kredilerin faizlerine maliyetlerin yansitilmasini sinirlamak amaciyla bütçeye 400 trilyon lira tutarinda ödenek konmustur.
C. Makroekonomik Hedefler
60. Yasanan krizler bankacilik kesimi üzerinde ciddi bir tahribata yol açmis ve kamu maliyesi üzerine büyük bir yük getirmistir. Faiz oranlarindaki yükselme ve kurlardaki belirsizlik ekonomik birimlerin gelecege iliskin güvenlerini sarsmis, reel ekonomiyi de olumsuz yönde etkilemis ve ekonomi daralma sürecine girmistir. Türk Lirasinin deger kaybiyla birlikte enflasyonda da bir siçrama gözlenmistir.
61. Ancak, rekabet gücünde kazanilan iyilesme, güçlü maliye politikasinin sürdürülmesi, aktif para politikasi ve uzlasmaya dayali gelirler politikasi ile büyüme hizi ve enflasyon üzerindeki bu olumsuz etkilerin giderilmesi mümkün görülmektedir. Yilin ikinci yarisinda ekonomideki bu daralma egilimi tersine dönecektir. Özellikle turizm gelirleri ile ihracatta beklenen artis ekonomide beklenen canlanmaya önemli katki saglayacaktir. Yilin tamaminda GSMHnin yüzde 3 dolayinda gerilemesi beklenmektedir. Ancak, mevsimsel etkilerden arindirilmis bazda büyüme hizi yilin ikinci yarisinda pozitif olacaktir.
62. Türk Lirasinin dalgalanmaya birakilmasiyla birlikte enflasyonun hizlanmasi kaçinilmazdir. Yil sonunda TEFEdeki artisin yüzde 57.6, TÜFEdeki artisin ise yüzde 52.5 olmasi beklenmektedir. Ancak, programin kararlilikla uygulanmasi sonucunda yilin ikinci yarisinda fiyat artislari yeniden yavaslama egilimine girecektir. Mevsimsel etkilerden arindirilmis bazda aylik fiyat artis hizi yilin son döneminde yüzde 2 civarina gerilemesi hedeflenmektedir.
63. Büyüme hizindaki düsüs ve iç talebin daralmasi sonucunda ithalatin gerilemesi, rekabet gücünde saglanan iyilesmenin ise ihracat ve turizm gelirlerini olumlu etkilemesi beklenmektedir. Böylece, 2001 yilinda cari islemler hesabi dengeye yakin olacaktir.
Temel Makroekonomik Hedefler
D. Makroekonomik Politikalar
Maliye Politikasi
64. Kriz sonrasinda bankacilik sektörünün yeniden yapilandirilmasina iliskin düzenlemeler kamu finansmani üzerine önemli bir yük getirmistir. Diger yandan, TLnin deger kaybi ve faiz oranlarindaki yükselme borç servis yükünü agirlastirmaktadir. Kamu borç stokundaki artisin kontrol altinda tutulabilmesi için faiz disi harcamalarda azami tasarrufun ve disiplinin saglanmasi büyük önem tasimaktadir. Programin faiz disi bütçe fazlasina ve kamu finansmanina iliskin hedefleri bu çerçevede belirlenmistir.
65. 2000 yilinda yüzde 3 civarinda olan toplam kamu kesimi faiz disi fazlasinin GSMH orani 2001 yilinda yüzde 5,5e yükseltilecektir. Bu çerçevede;
Faiz Disi Kamu Dengesi / GSMH
(i) Konsolide bütçe faiz disi fazlasinin GSMHya oraninin 2000 yilindaki yüzde 4,6lik seviyesinden 2001 yilinda yüzde 5,1 seviyesine yükseltilmesi,
(ii) Basta KIT olmak üzere diger kamu hesaplarinda 2000 yilinda yüzde 1,8 olan faiz disi açigin, 2001 yilinda yüzde 0,4 fazlaya dönüstürülmesi hedeflenmistir.
Harcama Tedbirleri
66. Kamu finansmanina iliskin hedeflere ulasmak için herseyden önce devlet tasarruf edecektir. Öngörülen tedbirler asagida siralanmaktadir:
(i) Faiz disi harcamalarindaki nominal artisin GSMHnin nominal artisinin altinda tutulmasina özen gösterilecektir. Bu çerçevede 2001 yilinda 2000 yilina kiyasla harcamalarda yüzde 9 oraninda reel bir azalma hedeflenmektedir.
(ii) Kamu harcamalari disiplin altina alinarak azami tasarruf saglanacaktir. Bu amaçla, Kamu Tasarruf Genelgesi titizlikle uygulanacaktir. Maliye Bakanliginin uygun gördügü ödenek kalemlerinde blokaj uygulanacaktir.
(iii) Diger cari, yatirim ve bazi transfer harcamalarindaki artis kur ve fiyat artislarinin altinda tutularak GSMHnin yüzde 1,5i kadar tasarruf saglanacaktir
(iv) Bu önlemlerin yanisira bütçenin diger cari transferler kaleminde yapilacak kesintiler ile GSMHnin yüzde 0,3ü oraninda tasarruf saglanacaktir.
(v) Kamu bankalarinin faiz farki ödemelerini karsilamak üzere bütçeye GSMH nin yüzde 0,2si oraninda ödenek konmustur. Ödenek asimina yol açacak yükümlülükler verilmeyecektir.
(vi) Saglik, egitim ve güvenlik hizmetleri hariç kamuda yeni personel alimi ancak çok olaganüstü ve kuruluslarin etkinligi açisindan mutlaka gerekli durumlarda yapilacaktir. Toplam memur sayisinda artis olmayacaktir.
(vii) Tüm kesimleri ilgilendirmeyen ve ücret adaletini hedeflemeyen münferit maas ve ücret artis talepleri kesinlikle dikkate alinmayacaktir.
(viii) Çok zorunlu haller disinda yatirim programina yeni proje alinmayacak ve yillara sari ihalelere gidilmeyecektir.
(ix) Gider artisina yol açacak teskilat genislemesi ve yeni kadro ihdasi dahil, kaynagi olmayan harcama artirici hiç bir öneri gündeme getirilmeyecektir.
(x) KITlerin etkin çalismalarini saglayacak düzenlemeler yapilmaktadir. Bu çerçevede personel sayisi artirilmayacak, fazla mesai, ikramiye ve prim gibi ödemelerde kisintiya gidilecek, cari harcamalar kontrol altina alinacak ve yatirim harcamalari rasyonalize edilecektir.
(xi) Tarimsal destekleme fiyatlari öngörülen enflasyonu asmayacak sekilde artirilacak ve kuruluslarin finansman imkanlari dikkate alinarak miktar kisitlamasina gidilecektir.
(xii) Sosyal güvenlik kurumlarinin saglik harcamalari disiplin altina alinacaktir.
(xiii) Kamuda tasit kullanimi sinirlandirilacak ve Tasit Kanunu etkin bir biçimde uygulanacaktir.
Gelir Artirici Düzenlemeler
67. Gelir hedeflerine ulasmak için asagidaki baslica düzenlemeler öngörülmüstür:
(i) Vergi gelirlerinin artirilmasina yönelik olarak 2000 yili sonunda alinan tedbirlerin titizlikle uygulanmasina devam edilecektir.
(ii) Akaryakittaki otomatik fiyatlandirma mekanizmasina devam edilecek ve Akaryakit Tüketim Vergisi (ATV) en az hedeflenen enflasyon ölçüsünde ayarlanacak ve ATV tahsilatinin GSMH içindeki payi yüzde 2,8 olacaktir.
(iii) Basta enerji ve petrol sektörü olmak üzere ithale dayali ürünlerin fiyatlari kurdaki degisiklikleri, artan maliyetleri ve ekonomik gerçekleri yansitacak sekilde geciktirilmeden uygulanacaktir.
(iv) Vergi tabaninin yayginlastirilmasi amaciyla vergi kimlik numaralarinin kullanimi genisletilecektir.
(v) Vergi kayip ve kaçaginin en aza indirilmesi amaciyla vergi denetimleri artirilacaktir.
(vi) Vergi tahsilatinin artirilmasi için vergi gecikme faiz ve cezalari enflasyonla uyumlu bir biçimde artirilmistir
(vii) Bireysel yatirimcilarin kamu kagitlarindan elde ettikleri gelirlerin beyanname disi tutulmasi suretiyle kamu kagitlarina olan bireysel talep artirilacaktir.
Dis Finansman
68. Faiz disi dengede 10 milyar dolar civarinda fazla verilmesine ragmen, 2001 yilinda kamu kesiminin finansman ihtiyaci yüksek seviyede bulunmaktadir. Bu finansman ihtiyacinin tamamen iç piyasalarda karsilanmasi mevcut makroekonomik öngörülerle tutarli olmayacaktir. Bu nedenle ek dis finansmanin saglanmasi gerekmektedir. Bu çerçevede, uluslararasi kuruluslar ve gelismis ülkeler nezdinde dis finansmanin saglanmasi yönünde yogun müzakereler sürdürülmektedir. Bu müzakerelerin tamamlanmasini müteakiben programin finansmani ve buna bagli olarak para politikasi ile ilgili belirlenen büyüklükler detayli olarak kamuoyuna açiklanacaktir.
Gelirler Politikasi
69. Hedeflenen enflasyonla uyumlu gelirler politikasi uygulanmasi esastir. Memur maaslari enflasyonla uyumlu olarak artirilacaktir. Kamu isçilerinin ücretleri, 1999-2000 dönemini kapsayan toplu is sözlesmeleriyle saglanmis olan reel artislar, kamu dengesi ve kamu kesimi çalisanlari arasinda ücret adaleti gözetecek sekilde ayarlanacaktir. Her kesimin bugün gösterecegi fedakarlik büyüme ve istihdam açisindan krizin maliyetini düsürecek ve yilin ikinci yarisinda büyüme ortamina girisi hizlandiracaktir.
70. Düsük gelirli çiftçilerin dogrudan gelir destegi sistemi ile güçlendirilmesi temel ilkedir. Bu politikanin ülke genelinde uygulanabilmesi için Tarim ve Köyisleri Bakanliginca yürütülen çiftçi kayit projesinin tamamlanmasi gerekmektedir. Kisa dönemde, devletin destekleme alim fiyatlarinin kuruluslarin finansman imkanlari dikkate alinarak ve hedeflenen enflasyonu asmayacak sekilde artirilmasi öngörülmektedir.
IV. UZUN DÖNEMLI PERSPEKTIF
71. Son 25 yilda yasadigimiz kronik yüksek enflasyon ve kamu açiklari Türkiyenin potansiyelini tam olarak kullanmasini ve atilim yapmasinin önünde önemli bir engel olusturmustur. Avrupa Birligine tam üyelik perspektifinden bakildiginda Türkiyenin en kisa sürede enflasyon sorununu kalici bir biçimde çözmesi, kamu dengesini saglikli bir yapiya kavusturmasi ve istikrarli bir büyüme ortamina girmesi zarureti vardir. Güçlü Ekonomiye Geçis Programinin nihai hedefi ekonomide böyle bir yapisal dönüsümü gerçeklestirmektir.
72. Programda öngörülen yapisal reformlarin uygulamaya geçirilmesi ekonomide etkinligi artiracak, bunun sonucunda mevcut kaynaklarla sürdürülebilir bir büyüme performansi yakalanabilecektir. Yapisal reformlarin sonucunda devletin isleyisi köklü bir sekilde degistirilecektir. Böylece, devletin kamu maliyesini bozan ve kaynak kullaniminda etkinligi azaltan eski aliskanliklarina geri dönmesi engellenmis olacaktir.
73. Kamu finansman dengesinin kalici bir biçimde iyilestirilmesi neticesinde devletin egitim, saglik, teknoloji ve sosyal harcamalara yeterli kaynaklari tahsis etmesi mümkün hale gelecektir. Böylelikle, Uzun Vadeli Stratejide hedeflenen toplam faktör verimliligi artisi gerçeklestirilebilecek, dünya hasilasindan daha yüksek pay alinmasi, toplumun yasam kalitesinin yükseltilmesi, gelir dagiliminin düzeltilmesi, yoksullukla mücadele ve bölgesel gelismislik farkinin azaltilmasi saglanabilecektir.
74. Türkiye, yapisal reformlar gerçeklestirerek enflasyonu tek haneli rakamlara kalici olarak indirecek, kamu açiklarini sürdürülebir düzeyde tutacak ve ilgili diger kriterleri saglayarak hem Avrupa Birligine hem de Avrupa Para Birligine üyelik için gereken yükümlülükleri yerine getirmis olacaktir.
75. 21. Yüzyilda güçlü ve saygin bir devlet olabilmek için üretken ve güçlü bir özel sektörün, saglikli bir piyasa ekonomisi için de sosyal destek ve yasal denetleme görevini yapan bir devletin önemi çok iyi anlasilmistir. Güçlü ekonomiyi güven içinde çalisan bir özel sektör, etkin bir devlet ve genis bir toplumsal dayanisma yaratacaktir. Özlemimiz, hedefimiz ve Türkiyenin hak ettigi de budur.
Euro'nun 11 ülke para birimine karsin degeri :
Girisimcilik, Mehmet EKSI, Mart 2000
Girisimci riskini azaltmanin 4 yolu
1. Bilgi toplamak : Girisimci, mal ve hizmet üretimini gerçeklestirebilmek için dogal kaynak, sermaye ve emek gibi üretim faktörlerini bir araya getirip faaliyete geçiren kisi olarak tanimlanir.
Girisimcinin varmak istedigi hedefler arasinda; kâr elde etme, bagimsiz karar verebilme, kisisel tatmin ve kendi isini kurma istegi önemli bir yer isgal eder.
Girisimci bir kisilik ayni zamanda hayal kurar. Ne yapmak istedigini bilmek zorundadir. Girisimin kurgusu ve planindan bizzat kendisi sorumludur. Iste bu yüzden meydana gelebilecek olasi risklere karsi da hazirlikli olmak zorundadir.
Girisimcilik riskini azaltmak için dört öneri
1. Bilgi toplamak : Girisiminizi hayata geçirmeden önce, konuyla ilgili ayrintili bilgi toplamak zorundasiniz. Bu basarili bir baslangiç için ön kosuldur. Toplayabildiginiz her bilgi, size yeni bakis açilari kazandiracak veya en önemlisi sizi yanlis yapmaktan alikoyacaktir. Sektörle ilgili analizler, ayrintili girisim fikri planlari, kaynak kitaplar, bültenler veya konuyla ilgili uzman kisiler size bu konuda yol gösterecektir.
2. Plan yapmak : Herkes plan yapar. Ancak bunu uzman kisilerin tavsiye ettigi yöntemlerle yapmak ve bunlari daha sonra ayrintili is planlari çerçevesinde kurgulamak gerekmektedir. Tek basina plan veya sonuç önemli degildir. Belirleyici unsur zihinsel hazirliktir. Günümüzde "plan" kelimesi eski siyasi sistemleri çagristirsa da, plan yapmak her zaman için vazgeçilmez bir araçtir.
3. Olasilik durumlari : Isinizle ilgili risk senaryolari hazirlamalisiniz. Örnegin;
Istedigim sayida müsteri toplayamazsam ne gibi durumlarla karsilasabilirim?
Ödemelerde meydana gelebilecek gecikmelere karsi yeterli özsermayem var mi?
Isim eger, umdugumun aksine çok hizli büyürse, gelen teklifleri nasil degerlendirebilirim?
4. Test etmek : Ise koyulmadan önce birçok girisimci, test etmeyi (nabiz yoklamak) nedense ihmal ediyor. Yatirim yapmadan önce, eger imkaniniz varsa küçük bir pazar arastirmasi yapabilirsiniz. Örnegin gazeteyi, interneti ve diger medyalari kullanarak insanlarin tepkisini ölçebilirsiniz.
Günümüzde Türk girisimciligi
Yukarida anlattigim öneriler tavsiye niteligindedir. Unutulmamali ki her girisim için degisik özellikler söz konusu olabilecektir. Türk girisimcisi artik çok rahat disa açilabiliyor ve gelecege umutla bakabiliyor.
Perakende fiatlarla enflasyon
Toptan fiatlarla enflasyon
Enflasyon ne zaman duracak?
Dünyadaki birçok ülkede enflasyon rakamlari toptan esya fiatlari ile ölçülürken ülkemizde
perakende fiatlar ön plana çikarilmakta. Perakende fiatlarin kontrolden uzak olmasi, herönüne
gelenin üst rakama dogru istedigi yuvarlamayi yapmasi enflasyonu psikolojik bir hastalik haline
sokmakta. Vurgun ekonomisinin durduruldugu anda enflasyon hizla gerileyecektir.
Yillara göre enflasyon ve büyüme oranlari:
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
- Atatürk - Medya - Spor - Tüketici Haklari - Konuk - AT - Ekonomi - Arkasi Yarin - Yasam Çizgileri - Bize yazmak için
- Insan Kaynaklari - Home